menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Öcalan’ın çağrısının karnını yarınca…

21 7
01.03.2025

Önceki gün Muhalif’te, yazarlardan Yusuf Kanlı’nın arşivlik bir yazısı yer aldı. Muhalif’te birbirinden değerli yazarlarla aynı mecrada olduğum için mutluyum. Kanlı, Öcalan’ın çağrısını öncesini de etraflı bir tarihçe vererek geniş bir perspektifte kaleme aldı. Ben de bu yazıda Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı çağrısının karnını yarıp siyaseten ne anlama geldiği üzerinde duracağım. Maddeler halinde ilerleyeceğim.

1)İmralı’ya giden yedili heyetin İstanbul’a dönüşte okuduğu ve Öcalan tarafından kaleme alınan metin görüldü ki 25 Şubat 2025 tarihini taşıyor. Yani görüşmeden iki gün önce Öcalan tarafından el yazısıyla kaleme alınmış ve yine birçok göstergeden anlaşılıyor ki bir video kaydıyla da PKK’ya bir şekilde gönderilmiş.

2)1 Ekim’de MHP Genel Başkanı Dr. Bahçeli’nin başlattığı süreç çok açık ki çok öncesinden, muhtemelen aylar öncesinden ve yine muhtemelen 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin akabinde yürütmenin direktifiyle ilgili devlet kuruluşları aracılığıyla başlatılmıştır. Ancak, belli bir stratejiyle rol dağılımı gereği ilk çıkış Dr. Bahçeli’den gelmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan arkada kalmıştır.

3)Yürütmenin yeni süreci başlatmasının motivasyonu Cumhur İttifakı’nın son yerel seçimlerde aldığı ağır yenilgi ve bu yenilgide “kent uzlaşısı” bağlamında CHP ve DEM’in dolaylı işbirliğinin iktidarca saptanmasıdır. Nitekim bazı belediyelerdeki operasyonların, kayyım atamalarının gerekçesi de “kent uzlaşısı” olmuştur.

4)Öcalan’ın yazılı metnindeki şu noktalar dikkat çekicidir ve parantez içinde yorumumu da ekleyeceğim:

-“PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.” (Bu paragrafla Öcalan, PKK’yı ‘meşru’ ve ‘haklı’ göstermektedir! Kürt realitesi inkar edilmeseymiş, özgürlükler kısıtlanmasaymış PKK ortaya çıkmayacakmış! Bu yaklaşım, silahlı bir isyanı meşru göstermekten başka bir şey değildir! Ayrıca, bu paragrafla dolaylı bir şekilde Atatürk dönemi, Cumhuriyet Devrimleri de kabahatli gösterilmektedir! Oysa Türkiye’nin Kurtuluşu ve Kuruluşu dünyanın pek çok mazlum milletine örnek olmuştur. Atatürk Türkiyesi’nin birikimine, değerlerine dil uzatmak hasmane bir tutumdur. )

-“Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.” (Güya kimlik inkarından vazgeçilmiş, ifade özgürlüğünde gelişmeler olmuş ve PKK’nın varlığının anlamı kalmamış! Yani şu demek isteniyor; “PKK önderliğindeki silahlı ayaklanmayla inkarı kaldırdık, ifade özgürlüğünü sağladık! PKK organize edilmese bugünlere gelinemezdi!”)

-“Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.” (Ulus-devlete yönelik kin burada açıkça ortaya konuluyor ki, PKK’nın hamisi ABD’nin de derdi gücü Türkiye Cumhuriyeti, yani........

© Muhalif