Erguvan renkli kadınlar ve hayallerim
Şairin dediği gibi “Hayat Kısa, Kuşlar, Uçuyor“. Onca telaşın ve koşuşturmanın arasında ben fark edemeden bir ilkbahar daha gelmiş. Avarelik ve firar günleri için biçilmiş kaftan ama dışarıya çıkamadığım için ancak pencereden seyredebiliyorum ortalığı…
Ağaçlara bakıyorum. Arkadaki uzak tepelere doğru sanki belalı bir sır saklıyormuş gibi kalın bir suskunluk içinde uzanan tozlu serviler. Görmüş geçirmiş çınar ağaçları. Nedense Üsküdar’da tehlikeli bir yangın başlangıcını çağrıştıran kumru ötüşleri… Hayal kurmaya başlıyorum. Evden çıkıyor ve sahildeki parka gidip, o eski dost erguvan ağacının altına oturuyorum.
Anlamsız telaşlarda baharın “eli kulağında” olduğunu pek fark edememiştim ama şimdi erguvanları görmemek imkansız. Boğaz’ın karşı yakası, bu yakası, Osmanlı Üsküdar, Bizanslı Kadıköy, bahriyeli Çengelköy, külhanbeyi Beykoz serapa erguvan. Şu anda her yer mor renkli bir ışık seline dönmüş. Erguvanlar neon mavisi, zakkum pembesi........
© Muhalif
