Ağlattığı bilindi, ağladığı bilinmedi…
Vapurdan indi. İskelenin hemen önünden başlayıp, döne kıvrıla evine doğru giden dik yokuşu tırmandı. Babadan kalma köşkün bahçe kapısından içeriye girdi. O anda da
oğlunun ağlama seslerini duydu. Koşmaya başladı. Omuzlayarak ağır meşe kapıyı açtı. Oğlunun odasının önüne geldi. Körüklü, ağır çizmesiyle kapıya bir tekme savurdu. Menteşelerinden fırlayan kapı duvara çarparken, fırtına gibi içeriye daldı.
Oğlunun ağlaması şimdi daha da şiddetlenmişti. İki üç haftalık bebek, yüzü mosmor bir şekilde avazı çıktığı kadar haykırıyor, arada korkunç çığlıklar atıyordu. Çocuğun yattığı beşiğe eğildi. Her iki bacağına da dizinden aşağıya kat kat ve sımsıkı sarılmışkalın katranlı bezleri makasla kesti. Ayak tabanlarına adeta yapıştırılmış gibi bağlanmış kocaman tahta parçalarını söktü ve pencereden dışarı fırlattı. Bacaklarındaki sargılardan ve canını çok yakan tahtalardan kurtulan çocuk bir anda sustu. Derin bir iç çekişten sonra ağır bir uykuya daldı.
Babası, uyuyan çocuğu biraz daha seyrettikten sonra düşünmeye başladı. Gayet sağlıklı olan ilk oğlundan sonra doğan ikinci oğlunun ayaklarındaki bu rahatsızlığı kabullenemiyordu. Çocuğun ayak tabanları içe dönük olarak doğduğunu görüp, bu nedenle belki de ömrü boyunca yürüyemeyeceği aklına geldikçe, kızgınlıktan, çaresizlikten delirecek gibi oluyordu. Bir yandan da oğlunun hep sakat kalmasından ve babasını yani kendisini suçlamasından korkuyordu.
Korktuğu şeyler gerçek oldu. Oğlu, yaşamı boyunca yürüme engelli olarak kaldı ve yine yaşamı boyunca bundan babasını sorumlu tuttu…
Türkiye’nin belki de en çok okunan ve kitapları en çok satan yazarı olan Kemalettin Tuğcu, kendisini hayata küstüren rahatsızlığından dolayı hep babası Galip Bey’i suçladı.
Anadolu’daki kitapçılar tarafından, “altı çuval Öksüz Çocuk, beş çuval Ayşecik” diye kitapları çuval hesabıyla sipariş edilen, çeviriler dışında ve resmi rakam olarak tam 312 kitabın yazarı olan, en........
© Muhalif
visit website