menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Kimsesizler mezarlığına gömdüm hayallerimi”

12 1
08.03.2025

Zorlukla biraz daha yürüyüp, Sakarya Caddesi’nin nispeten serin gölgeliğine sığındı. Sabah evdeki köhne televizyonda o gün hava sıcaklığının otuz üç derece olacağını dinlemişti ama bunun ne demek olduğunu pek kestirememişti. Ankara yanıyordu. Kızılay meydanına döşenmiş pembeli beyazlı granit taşlar, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış ‘art nouveau’ tarzı binaların sarı cepheleri, sıcaktan cayır cayır yanıyordu.

Son bir çabayla lokantadan içeri attı kendini. Akşamüstü saatlerinden itibaren yer bulmanın imkansız olduğu ünlü ‘Tavukçu Lokantası’, vakit henüz öğle olduğundan tenhaydı. Duvar dibindeki bir masaya ilişti. Yüzü hiç gülmeyen o ‘suratsız’ garson, etrafındaki komilerle birlikte at yarışı bültenini incelemeyi sürdürdü, istifini hiç bozmadı.

Derin derin soluklandı. Gülten’in yıkayıp ütülediği kocaman mendili çıkarıp, alnındaki, boynundaki terleri sildi. Tansiyon hapını çıkarıp masanın üzerine koydu. İlaç kutusunu masada iyice ileriye itti ki, garson ya da komilerden biri görsün ve içmesi için bir şişe su getirsin. Fayda etmedi. Zehir yeşili gözlü, hançer burunlu garsonla, hepsi de ona benzeyen yardımcıları, genizden gelen bir sesle konuştukları Lazcayla sohbet edip, at yarışı bültenini didiklemeyi sürdürdüler.

Yorgundu. Ayağa kalkmaya, girişteki masaya sıralanmış ‘Kumluca’ su şişelerinden birini almaya üşendi. Arkasına yaslanıp, ‘şampanya rengi’ boyalı duvarlardaki tabloları belki beş yüzüncü kez seyre koyuldu. Uzungöl’ün kocaman bir resmi. Sonra yaylalar. Herkes tanısın diye altına kocaman harflerle Palovit, Hodeçur, Samisdal, Pokut, Çat, Haçivanak, Hemşin, Başyayla, Verçenik diye isimleri yazılmış olan yemyeşil yaylalar. Çay tarlaları. ‘Patron İsmail, memleketini çok özlüyor olmalı’ diye düşündü.

Tam karşısındaki Atatürk tablosuna ilişti gözü. Mustafa Kemal’i general üniformasıyla gösteren resmi yeniden inceledi. Çekirdekten yetişme bir asker gözüyle, paşanın sırmalarına, apoletlerindeki kılıç ve yıldızlarına, göğsündeki nişanların kurdele renklerine baktı. Altın yaldızlı çerçevenin hafif yamukluğunu da tam o anda fark etti. Tedirgin oldu. Oysa daha üç gün önceki gelişinde duvardaki tablonun çok hafifçe de olsa sağa........

© Muhalif