KAAN’a “kalorifer peteği” diyen yoktu
Endonezya ile KAAN’ın satışı için anlaşma imzalanmasının ardından iktidar medyası, kendince alay edecek bir malzeme buldu. “Kalorifer peteği” başlıklarından geçilmiyor oralarda.
“Kalorifer peteği kanatlandı, uçuyor” diye yazan Ali Saydam, “muhaliflerin utanç tarihine girecek ifade” olarak niteledi. Türkiye gazetesi, “Cumhuriyet’in alay konusu olan haberi bir kez daha gündemde! ‘Kalorifer peteği’ dedikleri KAAN’dan tarihi başarı” başlığı attı. Ensonhaber sitesi, “KAAN’a ‘kalorifer peteği’ benzetmesi yapmışlardı: Cumhuriyet gazetesi sessizliğe büründü” başlıklı haber yayımladı. Örnekleri çoğaltmaya gerek yok, hepsi aşağı yukarı böyle.
Fakat bu başlıklar, gerçeği saptırıyor. İktidar medyasının sık kullandığı deyimle, tam bir dezenformasyon söz konusu. Zira Cumhuriyet gazetesi 2021’deki haberinde KAAN uçağını kalorifer peteğine benzetmedi; açıklanan ilk parçayı benzetti sadece.
Cumhuriyet, İyi Partili ve havacılık uzmanı Ali Kıdık’ın paylaşımını “Milli muharip uçağının ilk parçası tartışma yarattı. ‘Kalorifer peteği gibi duruyor” başlığıyla haber yapmıştı. Kıdık paylaşımında TAİ Genel Müdürü Temel Kotil’in açıklamasını eleştiriyor, “Bu parça uçağın neresi, hangi parçası belirtmedi. İlk bakışta kalorifer peteği gibi duruyor” diyordu.
Kıdık’ın benzetmesi eleştirilebilir belki ama yazdıklarında uçağın küçümsenmesine dair bir ifade yoktu. İlk parçanın adını yazmayan Kotil’in açıklamasındaki eksikliği vurguluyordu.
Şimdi iktidar medyası, adı ve ne olduğu belli olmayan ilk parçaya ilişkin “kalorifer peteği” benzetmesini sanki KAAN için yapılmış gibi göstererek konuyu çarpıtıyor. Bazı haberlerde benzetmenin ilk parça olduğu belirtilse de başlıklar yanıltıcı.
Hem de çoğu haberde bu benzetmeyi kimin yaptığı da açıklanmayarak muhalefete karşı propaganda malzemesi haline getiriliyor bu konu. Göz göre göre çarpıtılıyor…
“Kendi üzerine toz kondurmayacaksın”
Melih Aşık, Milliyet’in kuruluş yıldönümü vesilesiyle kaleme aldığı “Milliyet meşalesi” yazısında Mete Akyol’un kendisine anlattığı Abdi İpekçi anısını aktardı:
“Her hekimin, mesleğinin A harfi olarak öğrendiği ‘Primium non nocere’ (Önce zarar verme) kuralını Abdi İpekçi, gazetecilik mesleğinin temeline yerleştirmiştir. İkinci olarak da ondan, gazeteciliğin bu kuralını öğrendim: ‘Kendi üzerine toz kondurmayacaksın.”
Melih Aşık’ın özetle alıntıladığım bu anıdan söz etmesinin nedeni, Milliyet’in efsane genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi’nin, “Türkiye’de gazeteciliğin kurumsallaşması” ve 1960’ta hazırlanan Basın Ahlak Yasası’na” katkısını somutlaştırmaktı.
Basın Ahlak Yasası, Türkiye’de gazetecilik birikimini yansıtan ve “ilkeli gazetecilik” doğrultusunda atılan ilk adımdı. Bu adımla “Basın Şeref Divanı” kurulmuş, o etkili olamayınca bu kez 1972’de yasa “Gazetecilerin Basın Ahlak Kuralları”na dönüşmüştü. Ve sonra Umur Talu öncülüğünde ve geniş katılımla “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi” hazırlanıp; 2000 yılında da binlerce basılarak uygulamaya sokulmuştu.
Bildirge, o dönem hem ülkemiz gazeteciliğinin hem de evrensel gazeteciliğin etik birikimini yansıtıyordu; hemen her alanda ayrıntılı etik ilkeler belirlenmişti. Adı bildirge olsa da bence Türkiye gazeteciliğinin ANAYASASI idi bu metin.
Halen de öyle ama gazetecilik dinamik bir meslek. Zaman içinde güncellenmesi zorunluluğu doğdu; 2019 yılında benim........
© Muhalif
