Masum
“Hırs, mutlaklığın güvesidir.”
(Mutlak: Mutlak;sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir. Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, her şeyi kuşatan, en temel gerçeklik anlamındaki felsefi ilkedir.)
Dünya var olduğundan beri, en masumlar faturayı ödemek zorunda kaldı. Olay, öyle sadece -Filler tepişir karıncalar ezilir-faslından da ileri.
Çünkü kirlenmiş bir alan temizlenmeden, üstüne kirletilme de devam ederse, kokusu ile ortamı zaten öldürür ve mevcudiyetiyle de yok etmesi, kaçınılmazdır.
Kirli zemine çiçek ekilemez.
Gelelim, Dünya da en popüler insanlardan, bu kadar korunaklı yaşasalar bile söz sahibi olabilen, Din aracılığı ile hükmeden, Kutsal Kâse’nin, sahibi Vatikan ve konsey üyelerine.
Neticede Konsey, son zamanlarda izlenen türden çok uzakta. Bir kere insanlığın çoktan tükettiği “Dürüstlük İlkesini ve o olmazsa olmaz, domina taşları gibi toplumların nasıl çökeceğinin ve işlerin ne şekilde yürümez hale geleceğini, yeniden hatırlatmakla mükellef bir iş) Filmin görevi baştan ağır. Çünkü önce izleyiciyi vicdan koltuğuna oturtup, insan olabilmek gözlüğü ile baktırtıp, Tanrı’nın mutlak varlığını ve birliğinin, esasında ne olduğunu; tek tek anlatıyor.
Ders alınması gereken nadir başyapıtlar, kategorisinde. İnce ve derin işleyiş, sunum ve ustaca aktarım.
Bize İtalya, Vatikan ve içerideki işleyişi, hiçte şaşırmayacak şekilde açan ve dört Oscar Ödül sahibi Yönetmen, Tanrı’nın gözünden, gözbebeğini izleyiciye ve tamamen dışarıdan bir yüzleşme ile hesaplaşma yaptırıyor.
Şaşırmıyoruz çünkü Vatikan ile ilgili türlü sansasyonlar, tam anlamıyla açıklanmasa da kokusu duyuldu.
YÜZLEŞME ARINMA ve GERÇEK VAR OLUŞ
Çağın değil çağların unuttuğu; Ahlak, Edep, Vicdan, Erdem, Eşitlik, Evrensellik gibi bir insanı, olmazsa olmaz, yapacak değerler sistemini, Vatikan üzerinden açıyor.
Kurgusu ustaca, filmin içinde yavaş yavaş karan, bir başyapıt olarak karşımıza çıkıyor, KONSEY Filmi.
Eğer bir yaratıcı var ise ve insanlıkta var olduğundan beri hangi dine mensup olsa bile hatta kimisi inanmama hakkını tercih etse de. Ortak bir yerden baktıran o büyük güç, doğanın tam kendisi ya da herkesin ne şekilde tasvir ya da tanımlayabileceği, hepsi bu filmde.
Her karesi, başka bir anlam bütünlüğü taşımakta.
Kapılar dâhil olmak üzere; renk kartelâsından yayılıveren, Kırmızı ve Siyah, yer yer Kırmızı ve Sarı renkler, finale doğru yağmur altında şemsiyeleri ile Beyaz ve Kırmızı olarak şahane görüntüleri ile bizi yer yer Asya Kültürüne götürüp. Adeta bir Samuray duruşu gibi erkek egemen ve güç odaklı, duruşu Ralph Fiennes’in, bu yıl En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ına, haklı götürüşündeki “Kardinal Lawrence” ile büyüyor.
Tanrı bakışından, Papa’nın, vefat etmeden önce kendisini sistemden (sisteme yanlışlar dolayısı ile uyumlanamamasından dolayı) azat etmek isteyen, Kardinal, rolü ile kendisine söylenen “Sen, idarecisin, kalman lazım” sözünün içini fazlasıyla dolduruyor.
Dolan kutsal kâseden taşan; sevgi, bilgelik, hoşgörü, kardeşlik, eşitlik, etik değerler, evrensel bakış açısının Dünya var olduğundan beri Tanrı/ Yaradan/ Allah tarafından da böyle istenildiğini sunmakta. Buna bağlı olarak otorite sahibi gücü elinde tutanın; doğru bilgeliği, tüm konsey üyeleriyle de yaymakla mükellef olduğunu ve ancak bu şekilde toplumun bireylerini yönetebileceklerini, sunması........
© Muhalif
