Trump 2.0
İkinci kez ABD Başkanlığına seçilen Trump dönemi, moda tabiriyle Trump 2.0, 20 Ocak 2025 itibarı ile başladı. Trump’ın birinci döneminin de sloganı olan “yeniden büyük Amerika” yeniden ABD’nin ve dünyanın geri kalan kısmının gündeminde. Dünyayı ve bizleri nelerin beklediği konusunda her türlü spekülasyonu yapmak mümkün. Bu yazıda bazı öngörüler spekülatif olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte hem siyasi hem de ekonomik gelişmelere yönelik olarak bazı tahminleri mevcut görünümden yola çıkarak yapmak gerekiyor.
Önce genelde dış politikayı ilgilendiren olası senaryolara göz atalım.
Trump’ın seçim öncesi söylemlerinin ve seçildikten sonra ilk girişimlerinin, ülkemizin Kuzeyinde ve Güneyinde sürmekte olan savaşları bitirmek niyetinde olduğunu bize gösteriyor.
Rusya Ukrayna savaşının ağır maliyetine Trump yönetiminin katlanmak niyetinde olmadığı açık. Bunu seçim propagandası döneminde defalarca tekrarlayan Trump, göreve başlar başlamaz Putin’e göstermelik de olsa sert bir mesaj verdi. “Ya savaşı bitirirsin ya da çok daha ağır ABD ambargoları ile karşılaşırsın!” mealindeki sözleri, biraz istihza ile karşılandı. “Rusya’yı ekonomik olarak çökertebilecek daha fazla ne yapılabilir?” sorusu sanki tam olarak karşılığını bulabilmiş değil. Rusya’ya karşı daha ağır gümrük vergileri yanıtı, Rusya’nın ABD’ye ne sattığı konusu ile ilgili, bu noktada da çok fazla bir şey olmadığı açık.
Bütün bu söylemlerin ötesinde, Trump’ın Ukrayna’yı da artık desteklemek istemediği de ortada. Ukrayna’ya yapılan yardımların kesilmesi yolu ile Ukrayna’yı da barışa ikna etmek, büyük olasılıkla önümüzdeki günlerde yaşayacağımız gelişmelerin arasında yer alacak.
Yaklaşık üç yıldır sürmekte olan Rusya-Ukrayna savaşının bitmesinin çok önemli ekonomik sonuçlara yol açacağını şimdilik kayda ile belirtelim, ekonomik öngörülere ilerleyen bölümlerde yer vereceğimizin altını çizelim.
Güneyimize, yani İsrail Filistin ya da daha doğrusu İsrail Hamas savaşının geleceğine baktığımızda, durum daha karışık gözüküyor. Evet Trump iktidara gelmesinden bir gün önce (19 Ocak 2025) itibarı ile ateşkes sağlanmış olsa da bunun kalıcı bir barışa dönüp dönmeyeceği bir muamma olarak karşımızda duruyor. Bu noktada Trump’ın kendisine ve kabinesinde yer verdiği isimlerin geçmişine bakıldığında, ağır bir Siyonizm destekçisi havayı hissetmemek mümkün değil. Bununla birlikte bir an önce İsrail’in güvenlik endişelerinin ortadan kaldırılacağı bir Ortadoğu düzeninin yapılıp, büyük Amerika hayallerine uygun olarak esas hedef olan Çin’e yoğunlaşmak arzusu da açıkça ortada.
Doğal olarak İsrail’in çıkarlarına uygun yeni Ortadoğu düzeni ülkemizin başlıca endişe kaynağı. Suriye’nin geleceği, Fırat’ın doğusu daha uzun süre kafalarımızı meşgul edecek, hem iç politika hem de dış politika ve güvenlik politikalarımız konusunda belirleyici etkiye sahip olacak. Mevcut Şam yönetiminin iş başına gelir gelmez ülkemize karşı çok yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlaması, Suriye’nin yeniden yapılandırılması sürecinden büyük ekonomik çıkarlar bekleyen kesimlerin hayal dünyasından kurtulup gerçeklerle yüzleşmesi gereğini de daha şimdiden ön plana çıkarttı.
Güvenlik endişelerimizin savunma politikalarımıza getireceği ilave ekonomik yükler ve bunun dış politikamıza nasıl yön vereceği de ayrı bir tartışma konusu olsa gerek.
Trump yönetiminin NATO’dan ve AB’den pek hazzetmediği de bir başka gerçek olarak karşımıza çıkıyor. NATO ülkelerinin savunma sanayiine daha........
© Muhalif
