Senaryolar ve senaristler
Yaklaşık 10 gün önce, yani iç politikada kıyamet kopmadan tam önce yazdığım yazıda yanlış hesaplar başlığını kullanmıştım. Anlatmaya çalıştığım, Türkiye’nin stratejik önemi özellikle üç ana başlıkta bunca artarken (Avrupa’nın askeri güvenliği, enerji yollarının güvenliği ve tedarik zincirinin güvenliği), Kopenhag siyasi kriterlerine uyuyormuş gibi yapsak, AB ile tam üyelik yolunun açılabileceği ihtimalinden bahsetmiştim. Ama tam tersi oldu. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu tutuklandı, İmamoğlu ile birlikte iki ilçe belediye başkanı ve çok sayıda çalışma arkadaşı da tutuklandı, Z kuşağı ayaklandı, Saraçhane yeni direnişin adresi oldu, gençlere sert müdahaleler peşi sıra geldi, vs. Diğer ifadesi ile bırakın Kopenhag kriterlerine uyuyormuş gibi yapmak, giderek daha da otokratlaşma eğilimi gösteren bir rejimin görüntüleri sergilendi.
Bu gidişatın sonunda otokrasi mi? demokrasi mi? galip gelir, şu anda bilemiyoruz. CHP’nin İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermek için gerçekleştirdiği teamül yoklamasına yaklaşık 15.5 milyon kişinin katılması, otokrasi karşıtlığının çok net göstergesi. Öte yandan apolitik diye bildiğimiz Z kuşağının demokrasiyi bunca benimseyerek sokağa dökülmesi, gelecek kuşaklar için duyduğumuz endişeleri de giderecek nitelikte.
Peki bütün bunlar olup biterken, cevap bulamadığımız soruları yok mu var saymamız gerekiyor?
Öncelikle İmamoğlu ve diğer tutukluların durumuna göz atalım. Sizce İmamoğlu ne zaman serbest kalır? 1 ay mı? 1 yıl mı? 10 yıl mı? Verilecek hukuki bir cevap olmadığı açık. Diğer tutuklular için de durum aynı.
Peki otokrat her şeyi çok iyi mi hesapladı? Yoksa evdeki hesabın çarşıya uymadığı........
© Muhalif
