Devranı döndürmek
Bir ayı geçti, normal olmayan Türkiye siyasetinin, daha da normal olmayan günlerini yaşamaya başlayalı. 19 Mart bir dönüm noktasıydı şüphesiz. Yeni bir süreçle yeni bir gerçeklikle sınanıyor ülkemiz. Her günün sabahı endişeli gözlerle gündeme bakıyor, yeni bir olağanüstülüğün ihtimalinden korkarak yarını kurguluyoruz.
23 Nisan’ı geride bıraktık. Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşundan bugüne tam 105 sene geçti. İşgallerin içerisindeki körpe Anadolu, farklı sosyal grupların birbirleriyle yaptığı uzlaşılar sonucunda yeniden diriltti kendini. Bu mirasın üzerine kök saldı, filizlendi, büyüdü, güçlendi. Ancak ne acıdır ki tam 105 sene sonra, ülkemiz toplumdan izole bir sarayın kapalı kapılarının arkasından yönetilmeye çalışılıyor. Açık konuşalım, Türkiye Cumhuriyeti’nin mirası ve içerisinde bulunduğu gerçekliği bu laubali anlayışı sırtında taşıyamaz, taşıyamıyor, taşıyamayacak.
Bugün gündelik siyasetten biraz uzaklaşmak istiyorum. Zira kendimce fikrimi çok kez söyledim ve söylemeye devam ediyorum; kartondan makete dönüşmüş hükümet kendi yarattığı siyasal sistem tarafından yutulacak.
İzninizle bugün taşıdığım “genç” kimliğine odaklanacağım. Benimle tanışmamış olabilirsiniz, yirmi iki yaşında bir yüksek lisans öğrencisiyim. İstanbul’da doğmuş ve büyümüş, orta sınıf bir ailenin tek çocuğuyum. Doğumumdan hemen beş gün sonra AKP, parlamentoyu domine ederek iktidara geldi. Bu nedenle bugün hapishanelerde tutsak olan, ters kelepçeyle terörist muamelesiyle şafak baskınına maruz kalan sıra arkadaşlarım gibi ben de AKP iktidarının Türkiye’sinde yaşadım, AKP iktidarının Türkiye’sinde büyüdüm, AKP iktidarının Türkiye’sinde eğitim gördüm.
Öncelikle şuradan başlayalım. Eylemselliğin liselere kadar düştüğüne şaşıran bir grup gözlemliyorum. Şöyle anlatacağım durumu, bırakın liseyi ortaokul yıllarımdan beri öğrencilik hayatım arkadaşlarımla beraber mevcut iktidarı tenkit ettiğimiz sohbetlerle geçti. Tabii ki ergenlikten genç yetişkinliğe geçerken siyasi görüşlerim biraz takla attı ancak hiçbir zaman siyasete tamamen kapalı insanlarla muhatap olmadım. Kendi çevrem üzerinden bir Türkiye örneklemi oluşturma yanılgısına kapılacak değilim yanlış anlaşılmasın. Zira çoğunlukla muhalif mahallelerde büyüdüm ve okudum ancak henüz ortaokul sıralarındayken, Soma Maden Faciası’nın ardından sınıf arkadaşlarımla hükümet aleyhindeki birtakım sloganlarla tepkimizi ifade edebiliyorduk. Anlayacağınız değerli büyüklerim, biz politika konuşmayı muhtemelen sizin sandığınızdan çok daha erken konuşmaya........
© Muhalif
