menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Süreç” Üzerine Birtakım Endişeler

14 4
18.05.2025

Türkiye’de yaşayan biz yurttaşlar, bütün bu otoriterleşme dalgası içerisinde, garip bir süreci deneyimliyoruz. Sürecin resmi bir ismi sanıyorum yok, kimisi için “barış” kimisi için yeniden “çözüm”. Ben de bu yazıda, birkaç siyasi elit dışında ne olduğunu ve neler döndüğünü kimsenin pek anlamlandıramadığı bu isimsiz süreci, Türkiye’nin mevcut siyasal gerçekliğinden kopmadan, anlamaya çalışacağım.

Açıkçası söz konusu süreç hakkında bugüne kadar yorum yapmaktan bilerek kaçındım. Çünkü şu ana kadar bu “süreç" hakkındaki bilgilerimiz ve yorumlamalarımız; birtakım siyasal elitin ve aktörün söylemleri üzerinden hermeneutik yoluyla anlam kazıma çabamızdan ibaret. Ülkenin 50 yıldır kanayan yarası olan, toplumun bütün kesimlerinde giderilmesi zor travmalar bırakmış terör olgusunun; bu kadar kamuoyundan ve sivil toplumdan uzak bir şekilde, birtakım siyasi grup veya elitin pazarlığıyla yürütülerek toplumsal mutabakatın sağlanabileceğini düşünmek -bence- bu toplumu biraz hafife almaktır.

Kürt sorununun olup olmadığına yönelik bir tartışma yapmayı özellikle son yaşananlardan sonra anlamsız buluyorum. Zira bana kalırsa Kürt seçmenlerinin çok büyük bir kısmının yıllardır bu sorunun varlığı üzerinden politika üreten bir siyasi partiye yüksek oranda destek vermesi, bu konunun gerçekliğine dair net bir siyasal girdi. Yine de bugüne kadar bu girdiyi farklı şekillerde okumak veya değerlendirmek elbette mümkündü. Ancak bugünün politik gerçekliğinde, ülkenin milliyetçilerini temsil etme iddiası güden bir partinin bu adı konulmamış sürecin başat aktörü olması, bu soruna dair gelecekte yapacağımız tartışmaların muhteviyatını değiştiriyor.

Daha önceki yazılarımın satır aralarında bu süreci temelsiz bulduğumu söylemiş, bu yöntemle ortak bir toplumsal mutabakata varılamayacağını düşündüğümü belirtmiştim. Ancak yine de siyasilerin zemin yokladığı tahminiyle sürecin olgunlaşmadan konuşulmasının bayağı analizler getirebileceğine kanaat getirmiştim. Bugün gelinen nokta bu naif düşüncemin ne kadar anlamsız olduğunu bana göstermiş oldu.

Türkiye, -mevcut Cumhurbaşkanının geçmişte kullandığı tabirle- çok fazla ideolojik fay hattının bir arada yaşandığı bir ülke. Ancak bu ülkede toplumsal kutuplaşmanın görülebilmesi için bu “ideolojik fay hatlarının" kalın çizgilerle bölünmesine gerek yok. Türkiye’de kutuplaşma sosyal kimliklerden bağımsız........

© Muhalif