KÜLTÜREL YOK OLUŞUN EŞİĞİNDE MİYİZ
Milletlerin hayatını tarihten okuyor ve onların bozuluş ve çöküş sebeplerini bir “hikaye” gibi görüyor ve üzerinde düşünmüyoruz. Halbuki hikayeler, bir kişi veya toplumun varlık sebebi ile yaşadığı hayat arasındaki gerçeğin, doğruluk veya yanlışlığına işaret etmektedir.
Hikayelerimizden ibret almak:
Bizim de toplum ve medeniyet olarak bir hikayemiz var. Acaba, bir bu hikaye üzerinde ne kadar düşünüp, ondan ne gibi sonuçlar çıkarabiliyoruz?. Her olayı, kendi ortamı içerisinde değerlendirmek gerekir ama, o olay; gelecek zaman için de bir bilgi ve işaret verir.
Mehmet Akif merhumun: “Hiç ibret alınsaydı, tarih tekerrür eder miydi!.” Diye çok önemli ve düşündürücü bir mısrası vardır. İnsanlar, genelde aynı temel konularla kendi varlık ve birlik çabası içinde olurlar. Bunlar, ana hatlarıyla: Din, Ahlak ve bunun arkasından yönetim, iktisat ve hukuk. Çünkü; bir insan ve toplumun kaderi, inanç ve ahlak sistemine bağlı olarak şekillenir. Siyasi, iktisadi ve hukuki sistemler de, bu doğrultuda gerçekleşir. Çünkü fikir ve inanç olmadan, bu sistemlerin nasıl oluşturulabileceği, bilinmez.
Fakat, Batı’da bunun tersi olmuş, Ortaçağ’da menfaat ve hakimiyet faktörü ile siyasi, iktisadi hırslar, inanç ve ahlak sistemlerini kendi kontrolünde gerçekleştirerek, kuralsız bir toplum anlayışı ortaya çıkmıştır. İnsanlar; ne kadar bilgi ve tecrübeye sahip olurlarsa olsunlar, sistemleri çalıştıracak ve onları doğruya ve adalete kavuşturacak “değerler”, ancak din ve ahlak sistemleriyle mümkün olabilmiştir. Çünkü, insanı gerçekten iyiye ve doğruya yöneltecek şey, bilgi ve tecrübeden çok,........© Mir'at Haber
