DÜNYA İŞLERİ AYRI AHİRET İŞLERİ AYRI MI?
Pakistanlı şair Muhammed İkbal’in, Müslümanların çaresizliği ve acizliği ile Batı’nın acımasızlığı ve saldırganlığı karşında “İslam dünyası aklını kaybetti, Batı dünyası da vicdanını” dediği nakledilir. Aklını kaybetmek, aslında bilgiyi kaybetmek demekti. Zira akıl, bilgiye ihtiyaç duyar ve bilgi sayesinde işlevsel olur, aksi halde atıl kalır; bir vasıta nasıl yakıtı olmadan hareket edemez ise akıl da bilgi olmadan bir işlem yapamaz. Bu nedenle bedenin her çeşit gıdaya ihtiyacı olduğu gibi, aklın da her türlü bilgiye ihtiyacı vardır ve elde edilen bu bilgilerin de doğru yerde ve doğru biçimde kullanılması ve bu kullanımda da asla vicdanların yitirilmemesi gerekmektedir.
Ne hazindir İslâm alemi, kaybettiği aklını henüz bulamamıştır. Dolayısıyla da kendi güvenliğini sağlayacak yeterli bilgi ve teknoloji birikimine ve donanımına sahip olamamanın ıstırabını ve çaresizliği içinde bocalamakta; Batı ise vicdanını kaybetmenin zalimliği ile hem insanları, hem de insanlığı yok etmeye devam etmektedir. Bu zulmünü de Batı, elde ettiği bilgi ve teknoloji üstünlüğüne dayanarak yapmakta, toplumları sömürerek varlığını devam ettirmek istemektedir. Buna karşılık aklını yitirse de vicdanı henüz yitirmeyen ve onun sesini dinleyen İslâm alemi ise ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı içinde tevarüs ettiği derin düşünce ayrılıklarının, tefrikaların ve bunları çıkarları için kullanan insanların etkisi ve baskısı altında varlık ve yokluk mücadelesi vermektedir. Bununla beraber sayıları az da olsa hem geçmişte hem de günümüzde aklını kullanan ve vicdanını yitirmeyen bilim insanları, yazarlar ve düşünürler de olmuştur.
Bunlardan biri de Mehmet Akif’tir ve o da Muhammed İkbal gibi, hem bir şair, hem de bir mütefekkirdir. Nitekim onun Safahat’ın 5.kitabı “Hatıralar” da İsra suresinin 72. Ayetini şiirine konu olarak seçtiği ve “Kim bu dünyada gözü kapalı ise ahirette de kapalı, hatta oradaki şaşkınlığı daha ziyadedir” şeklinde tercüme ettiği ve bu ayetten aldığı ilham ile şöyle feryat ettiği görülmektedir:
“Nihâyet neyse idrâk ettiğin şey ömr-i fânîden;
Onun bir aynıdır mutlak nasîbin ömr-ü sânîden.
Hatâdır âhiretten beklemek dünyâda her hayrı:
Öbür dünyâ bu dünyâdan değil, hem hiç değil, ayrı.
Sen ey sersem ki ‘üç günlük hayâtın hükmü yok’ der de,
Sanırsın umduğun âmâdedir ferday-ı mahşerde;
Ne ekmiştin ki mahsûl istiyorsun bir de ferdadan?
Senin meşrû’ olan........
© Mir'at Haber
visit website