MÜSLÜMANLARIN SEKÜLERLEŞMESİ/DÜNYEVİLEŞMESİ
Önce hemen şunun altını çizelim ki; başlıktaki sekülerleşmeden maksat dünya hayatının gerçeklerini ve imkânlarını yok saymak değil, dinin içerisinde yer almadığı, hesaba katılmadığı veyâ tam anlamıyla ağırlığının olmadığı bir yaşam biçimidir. Yoksa Kur’ân, rûh için maddeyi, sonsuzluk/âhiret için dünyayı feda eden bir anlayışa/bakışa/yaklaşıma kapalıdır. Tevhidde dünyâ ve âhiret hayatının birlikteliği esas olduğu için dünyâ ve âhiret arasında denge ve uyum kaçınılmazdır. Yani hayat bir bütündür; bunun ilk kısmı dünyadır, âhiret ise dünyânın bir uzantısı/tarlası ve dünyada ekilenlerin hasat dönemidir. Kur’ân bu dengenin temel ilkesini şöyle vurgular: “Çünkü öyle insânlar var ki, (sadece), ‘Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada ver.’ diye duâ ederler -böyleleri, âhiretin nimetlerinden nasib almayacaklardır. Ama içlerinde öyleleri de var ki: ‘Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, ahirette de ve bizi ateşin azabından koru!’ diye duâ ederler: İşte bunlar, kazandıklarına karşılık [mutluluktan] nasip alacak olanlardır. Ve Allah hesabı çok çabuk görendir.”[1]
Görülüyor ki; hayatın tümünde kazanmak için dünyâda da âhirette de güzellik istemek gerekmekte, sadece dünyada güzellik isteyenlerin sonsuzluktan nasibinin olmayacağı söylenmektedir. Bu nedenle Kur’ân, insândan sonsuzluk nasibini kaybetmemesi için dünyayı yok saymamasını istemektedir. Bir başka âyette bu gerçeklik şöyle ifâde edilir: “Öyleyse, Allah’ın sana verdiklerinden yararlanarak yalnızca âhiret yurdunda [iyi bir yer tutmanın] yolunu ara; bu arada, pek tabii, bu dünyâdaki nasibini de unutma ve Allah nasıl sana iyilikte bulunduysa, sen de [başkalarına] öyle iyilikte bulun; ve sakın yeryüzünde bozgunculuk, karışıklık çıkarmaya çalışma: çünkü, şüphesiz, Allah bozguncuları sevmez!” dedikleri zaman.”[2] Bu perspektiften konuya bakıldığı zaman denilebilir ki, âhiret mihverinde dönen hiçbir iş seküler kalmaz, uhrevileşir. Ahirete endeksli, Kur’ân’ın çizdiği rotayı takip eden, Allah’ın rızası yörüngesinde boy gösteren bütün işler, bir nevi ibadettir. Seküler olma özelliklerini kaybederler ve âhiret hesabına çalışmaya başlarlar.
Aslında “Seküler, sekülerleşme ve sekülarizm”, birbiriyle bağlantılı fakat aynı zamanda birbirinden farklı vurguya sahip kavramlardır ve zaman içerisinde hem Hristiyan teolojisinde ve hem de Yahudi geleneğinde farklı anlamlar yüklenmişlerdir. Modern dönemlerde ise “sekülerleşme” genellikle, moderniteyle birlikte ortaya çıkan sanayileşme ve şehirleşme gibi sosyo-ekonomik değişimler, kapitalizm ve milliyetçilik gibi akımlar veya bu gelişmelere paralel olarak dinî inanış ve davranışlar ile dinî etki........
© Mir'at Haber
visit website