menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İMANDA PAZARLIK YAPMAK

6 1
16.08.2024

Kur’ân’ın ilk önemli kavramlarından biri olan iman hayatın ve oluşun en önemli unsurlarından biridir. Bu kavramın âyetlerde çoğunluk olarak “fiil” hâlinde kullanılması gösteriyor ki; Kur’ân, teorik bir iman yerine, eyleme dönüşmüş bir imanı esas almaktadır. Bunun anlamı; imanın sadece dil ile değil, sahibini eyleme/amele sürükleyen ve karşılığını da yalnızca Allah’tan bekleyeceğimiz bir değer olmasında saklıdır. Kur’ân, ebedî kurtuluş için yeterlilik şartı olarak aradığı imanın Allah’a ve âhirete iman olduğunu açıkça söylemekte ve kurtuluşun üçüncü şartı olarak da salih amel sergilemeyi öngörmektedir. Yine Kur’ân, imanı bir samimiyet ve sevgi olayı olarak almakta ve bu gerçekliği şöyle ifâde etmektedir: “Ama hâlâ Allah’a rakip gördükleri varlıklara inanmayı tercih eden ve onları [yalnızca] Allah’a özgü [olması gereken] bir sevgi ile seven insanlar var: hâlbuki imana ermiş olanlar, Allah’ı başka her şeyden daha çok severler.[1] Böyle olunca da, imanı öncelikle bir kalp olayı halinde düşünmek, kaçınılmazdır. Nitekim bütün İslam bilginleri, imanı, kalp ile tasdik olarak tanımlamakta asla tereddüt etmemişlerdir.

Bunun yanında Kur’ân, hem korkuya hem de menfaate yönelik imanlardan bahseder ve bunların gerçek anlamda “serbest seçimin bir ürünü olarak” erdirici ve oldurucu iman olmadığını, insânın mânevî gelişimine bir katkı sağlayamayacağını bildirir: “Ve sonra, verdiğimiz cezayı [apaçık] görünce de: ‘Tek Allah’a artık inandık ve Allah’a ortak koştuğumuz şeylere inancımızı terk ettik!’ dediler. Fakat cezamızın farkına vardıktan sonra iman etmiş olmaları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. Allah’ın kulları için her zaman uyguladığı yol yöntem budur: İşte, hakikati inkâr etmiş olanlar, o zaman ve orada, ziyana uğramış olacaklardır.[2]

Menfaate/pazarlığa dayalı imana gelince bunu da İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ ile Mısır’dan çıkmasına izin vermeyen küfrün önderlerinde görmekteyiz ve Kur’ân onların bu pazarlığa dayanan örnekliklerini bize şöyle anlatır: “Ve başlarına ne zaman bir bela/bir musibet gelse, ‘Ey Musa’ derlerdi, ‘Seninle yaptığı [peygamberlik] ahdine dayanarak bizim için Rabbine duâ et! Eğer bu musibeti bizden uzaklaştırırsan sana inanacağız ve İsrailoğulları’nın seninle gitmesine izin vereceğiz![3] Fakat böyle söylemelerine rağmen, Kur’ân onların iman noktasında nasıl ikiyüzlü/ikircikli/kaypak bir tavır sergileyeceklerini çok iyi bilmektedir ve âyetin devâmında bu gerçeği şöyle açıklamaktadır: “Ama ne zaman ki sözlerini gereğince yerine getirmeleri için kendilerine süre verip de bu musibeti üzerlerinden kaldırsak, (hemen) sözlerinden geri dönerlerdi.[4]

Yine İsrâiloğulları’nın Hz. Mûsâ ile iman konusunda yaptıkları bir başka pazarlık da “Allah’ı........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play