Keder ve Hüzün Karşısında Ya’kūb Sabrı
KEDER VE HÜZÜN KARŞISINDA YA’KÜB SABRI
Yûsuf 12/85.-86. ayetlere odaklanan bu yazı, Hz. Yûsuf’tan ayrı düşmesinin Hz. Ya’kūb’ta bıraktığı derin etkileri ve bu ayrılık karşısında çevresinden aldığı tepkileri anlamamızı sağlıyor. Ayetler, yalnızca bir baba hasreti ya da duygusal bir hüznü ele almıyor. Bununla birlikte Allah’a olan tevekkülün ve sabrın, insanı nasıl ayakta tuttuğunu gösteriyor. Bu yazıda ele alınan problem şudur: “Hz. Ya’kūb, oğulları tarafından eleştirilecek kadar Hz. Yûsuf’a duyduğu özlemde aşırı mı davranmıştır yoksa bu, bir sabır ve tevekkül örneği midir? Ayrıca Hz. Ya’kūb’un ‘Ben kederimi ve hüznümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum.’ demesi, nasıl bir teslimiyetin ve hikmetin ifadesidir?” İşte bu sorular ışığında ayetlerin verdiği dersleri anlamaya çalışacak, keder ve hüzün karşısında ilahi bilginin insanın rehberi olduğunu bir kez daha idrak edeceğiz. Bu kıssanın, söz konusu iki ayet bağlamında günümüz insanı için ne tür mesajlar sunduğunu birlikte keşfedelim.
Hz. Ya’kūb’un Kederine Oğullarının Yaklaşımı
Hz. Ya’kūb’un, yaşadığını bildiği ancak nerede olduğunu bilmediği Hz. Yûsuf kaynaklı kederi ve verilen tepki Kur’an’da şöyle anlatılır: “Çocukları, ‘Allah’a yemin ederiz ki Yûsuf diye hastalanıp eriyecek yahut helâk olacaksın.’........© Mir'at Haber
visit website