KALP, HAYATIN YÖNÜNÜ BELİRLER
İnsanoğlu, yalnızca et ve kemikten ibaret bir beden yahut irâdeden yoksun davranış kalıplarına indirgenmiş bir varlık değildir. Onu insan kılan, iradeli yönelişidir; yani niyetidir. Niyetin menşei ise kalptir; kalp, ruhun komuta merkezidir, nefsin mihveri, aklın yönünü tayin eden özdür.
Kalbin yöneldiği istikamet, insanın hayat serüvenine istikamet çizer. Çünkü kalp, yalnızca hisseden bir merkez değil, iradeyi sevk ve idare eden, nefsin karar mekanizması olan mânevî bir latifedir. Kalbin ifsadı, sadece zahirî ibadetlerin değil, insanın mâneviyâtının da bozulması demektir. Zira kalp; sevgi (محبة), korku (خوف) ve ümit (رجاء) gibi temel ruhsal hallerin mahallidir. Bu üç hâl, insanın kulluk yolculuğunda denge sağlayan birer ilâhî mihenk, ruhun iç pusulasıdır. Biri eksikse insan yolunu şaşırır; üçü birlikteyse kişi hakikate doğru seyreder.
Sormamız gerekir:
Bir insan neden ihlâs ile yaşar?
Neden içtenlikle Allah’a yönelir?
Çünkü Allah’ı sever.
Çünkü O’nun gazabından korkar.
Çünkü O’nun rahmetini umar.
“Onlar hayırlarda yarışırlar, Bize ümitle ve korkuyla dua ederlerdi. Bize karşı huşû içindeydiler.” (el-Enbiyâ, 90)
Bunlardan biri eksikse niyet eksiktir. Niyet eksikse amel geçersizdir.
Tevekkül dediğimiz şey sadece oturup beklemek değildir.
Tevekkül, iç dünyamızda Allah’a güvenmektir.
O’nun kudretine inanmak, her durumda kalben O’na yönelmektir.
İnsan, içindeki belirsizliğe rağmen O’na teslim olur.
Tevbe dediğimiz şey pişmanlıkla başlar ama kalpteki korku, sevgi ve umut olmadan tamamlanamaz.
Çünkü insan, sevdiğine itaat eder.
İnsan, korktuğuna teslim olur.
İnsan, umut ettiği için çalışır.
“Gece vakitlerinde secdeye kapanarak ve ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan ve Rabb’inin rahmetini uman kimse, (bunları yapmayan kimse gibi olur mu)?” (ez-Zümer, 9)
Ama bazıları bu üç duygudan yalnızca birine tutunur.
“Ben Allah’ı seviyorum.” der.
Korku yok, umut yok.
Sadece sevgiyle yaşar.
Fakat hayat sadece sevgiyle........
© Mir'at Haber
