EYLÜL İNSAN VE EMANET
Akreple yelkovanın dansı durmaksızın sürerken, akıp gidenin aslında ömrü de içine alan zaman olduğunu fark eder insan. O vakit, sararan yapraklara beyazlaşan saçla sakalın eşlik edişini hüzünle izler. Eylül, hüznün sarısını da bir darbeyle beraberinde getirir her sonbahar. Alınlardaki kırışıklıklar, kaz ayakları, dökülen ya da kırlaşan saçlar, ara sıra tekleyen organlar; bütün tıbbi müdahalelere rağmen istenen geri dönüşü gerçekleştiremiyor. Bütün bunlara rağmen bir Benjamin Button fantezisi yaşıyor modern çağın bencil insanı. Dönüşü olmayan yolculukta frensiz ve hız sınırı olmayan bir haz peşinde koşmanın cehaleti içindeki insan, duvardan duvara çarptığının farkına varamıyor bir türlü. Kim bilir, belki böyle yaparak yaratılış gayesini unutuş uçurumundan aşağı yuvarlıyor. Dönülmez akşamın ufkuna vardığında ise vaktin artık çok geç olduğunu acı bir tecrübe ile görüyor insanoğlu.
Şairler, lafı gediğine oturtmakta oldukça mahirdirler. Alın size Bedri Gencer’den bir şair sözü:
‘’bak son kez geçiyoruz gençliğimizin önünden
bir daha geriye dönmek yok
bir daha sevmek, dövüşmek, isyan etmek yok
dokunduğumuz her şey anı oluyor
baktığımız her resim anılarda kalıyor
anılarda gülümsüyor kanayan günlerimiz’’
Haydi şimdi dön dönebilirsen........
© Mir'at Haber
visit website