DÜŞŞEHİR 5 SARAYBOSNA
Adını doksanlı yıllarda duymaya başladım. Öncesinde çocuktum zaten. Ve çocukken oynadığımız haritadan yer bulma oyununda onun adına rastlamıyordum. Oralarda başka bir adı varmış, sonradan öğrendim. ‘Sarayevo’ deniyormuş ona. Avrupa’nın orta yerinde uzun yıllar ‘Yugoslavya’ adlı devletin şehirlerinden biri olarak bilinirdi. Ülkenin adı ile bu şehirde yaşayanlar arasındaki bağ, Slav ırkından oluşlarıdır. Boşnaklar, Osmanlı döneminde Müslüman olmuşlardır. Oradan ülkemize gelen sporculara herkes Yugoslav sporcular derdi. Kimse bunların Sırp mı, Hırvat mı, Boşnak mı olduğunu bilmiyordu. Yugoslavya bir iç çatışmaya girince ve ülkede dağılma süreci başladığı zaman orada çoğunluğunu Boşnakların oluşturduğu ciddi bir Müslüman nüfusunun bulunduğunun farkına vardık.
Savaştan en zararlı çıkanlar, en çok kayıp verenler mutat olduğu üzere yine Müslümanlar oldu bu dağılma sürecinde. Bütün derdi neredeyse emperyalist güçlerin çıkarlarını korumak olan BM (Birleşmiş Milletler) güvenlik güçlerinin gözleri önünde binlerce hatta on binlerce Müslüman Boşnak şehit edildi. Dünya sessiz kaldı. Dünya, yine sessiz kaldı. Avrupa barbarlığı da yirminci yüzyılda bir kez daha tescillendi. Lakin asıl üzücü olansa halkı Müslüman ülkelerin tutumlarıydı. O dönem Bosnalıların sesini dünyaya duyurmaya gayret eden Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç, haklı bir serzenişte şöyle bulunacaktı: “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Savaş sürerken adını duyduğum Saraybosna, düşşehirler listeme o günlerde eklendi. Onunla ilgili haberler, belgeseller dikkatimi çekiyordu. Okuduğum her yazı, izlediğim her video orayı daha çok sevmemi sağlıyordu. Özünü yitirmeyen insanların varlığı, samimiyetleri ‘Batı’dan doğacak güneşi’ müjdeliyordu........
© Mir'at Haber
