menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KÜRT MESELESİ: MINTIKA HASİSLİĞİ VE İSLÂMIN MERKEZÎ KRİZİ

16 0
29.10.2025

​Türkiye’de “Kürt Meselesi” denilen yara, çoğu zaman yanlış yerde tedavi edilmeye çalışılmıştır. Mesele, devletin merkezinde yahut dağdaki silahın namlusunda değil; cemiyetin ruhunda, insanın kendine yabancılaşmasında düğümlüdür. Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü’nde belirttiği gibi, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan süreçte “kendi içimizle dışımız arasındaki mahsup sırrına eremedik.” Köklerimizle bağımızı kopardık; “Batı’nın taklidiyle kurtuluş” zannına kapıldık. İşte Kürt de, Türk de, bu kopuşun mağdurudur.

​Kürt meselesi, bu coğrafyanın asıl meselesi olan İslâmî bütünlüğün parçalanmasının bir tezahüründen başka bir şey değildir. Necip Fazıl Kısakürek’in altını çizdiği gibi, Türk’ün muhasebesi, “Ana Kaynak: İslâm”ın kabul edilmesiyle başlar. Bu ruhî ve tarihî bütünlük, yüzyıllardır süren manevî zindan devriyle pörsüdü. Üstad’a göre: “Milliyet, sadece bir ırkı tebcil dâvası değil, o ırkın dayandığı ruh ve mânayı müdafaa gayretidir.” Türk ve Kürt, aynı ruhun evlatlarıdır ve mesele, bu ruh ve mânayı savunma gayretinden kopuşumuzdur. Kürt meselesini, diğer bütün bölgesel ve etnik ayrılıkçı eğilimler gibi, esasen bu merkezî düğümün gevşemesinin bir sonucu olarak görmek gerekir.

Anadolu’nun asırlar boyu sımsıkı tuttuğu “tek ve mutlak bir vâhid teklifi” dağılmaya başlamıştır. Zira kriz yalnızca Doğu’nun değil, bütün İslâm âleminin merkezindedir. Üstad bu büyük hakikati şöyle dile getirir: “İslâm, 500 yıl kılıcını elinde tutan Türkiye’de bozuldu ve her yerde altüst oldu. Bu, ancak........

© Mir'at Haber