Ruhlarımızı grileştiren betonlar
İnsan, fıtratından uzaklaştıkça bedeni, kalbi ve aklı yoruluyor. Artan sağlık sorunlarının yanında sağlıklı düşünememeye ve sağlıklı hissedememeye başlıyor. Böylece büyükşehirlerin sokak ve caddeleri gri ve çarpık kentleşmenin yanında mutsuz ve yorgun insanların siluetleri ile bezeniyor. Şehirlerimizin kaosu yalnızca sokaklara değil, ruhlarımıza da sirayet ediyor. Tahammülü bitmiş, birbirine yabancı, birbirine düşman insanlar…
Haberlerde bir bakıyoruz sokakta sudan sebeplerle birbirine giren insanlar, bir bakıyoruz yıllar önce evinde ölen komşusunu fark etmeyen komşular… Telefonun diğer ucunda birbirine girmiş akraba, eş dost… Yan odada birbiri ile iletişim kurmaktan yorgun aile fertleri… Ay sonunu bırakın günün sonunu nasıl çıkartacağını bilemeyen insanlar…
Mahremiyeti ortadan kaldıran, kalabalığın ortasında bizi yalnızlaştıran, birbirimize yabancılaştıran beton yığınlarında yaşıyoruz. Kalabalıklaşan nüfus, artan trafik ve otopark sorunu… Ekonomik krizde üstüne binince bu çarpık sistem iyice yaşanmaz bir hâl aldı. İnsanımız ne evinde ne sokakta ne de işinde okulunda huzur bulamıyor. Her yerde bir zorbalık bir huzursuzluk… Şehirlerimizin grisi adeta yaşamlarımıza sinmiş… Ruhumuz grileşmiş.
Haliyle düşüncelerimiz de bu ortamdan payını alıyor ve kirleniyor. Şehirlerin kaotik yapısı, hayatımıza olduğu gibi düşüncelerimize de yansıyor. Sürekli gerginlik, koşuşturma ve stres içinde kaldıkça birbirimize karşı hüsnü zan beslemek de zorlaşıyor... Kalbimiz olduğumuz ortamdan etkilenir; bulunduğumuz ortamın rengini, şeklini........
© Milli Gazete
