menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Her gün azar, her gün azar mizah gitti azar azar rehberi tenhada azar

16 1
05.07.2025

İran’ın, (İsrail ABD Batı) ile savaşı dolayısıyla geçtiğimiz hafta sosyal medyada paylaşılan ve bizim de buraya aldığımız karikatür için “2017 yılında Brezilyalı karikatürist Carlos Latuff çizimidir” notu yazılmıştı.

2017, Trump’un ilk başkanlığının birinci yılı. Kimlerin dostu olacağı henüz netlik kazanmamışken, ya da dünyalıların bilgileri “yoğ” iken, Trump tankına İsrail bayrağı takan Netanyahu’yu kin ve nefret dolu gözleriyle çizen ve zalim görüntüsünden Trump’u da nasiplendiren Carlos Latuff’un başarı numunesi bu karikatürünü kıtalar dolaşırken gördüğümde, aklıma “Neden bizde yok, orada olan?” sorusu geldi.

Filistin nere, İran nere, Amerika nere?

ABD-İsrail kirli ağını, okyanusların altındaki Brezilyalı Carlos Latuff biliyor. Türkiye karikatüristleri bilmiyor; neden? Mizah üretiminde kıtlık yılları yaşanırken, varlıkları tartışılır gerçi.

Dindar nesil yetiştirmek iddialı iktidarcıların, kronikleşmiş ya partimize muhalif olurlarsa korkuları, kültür-sanat-edebiyatı gençliğimizin hayatından ve hayallerinden uzaklaştırmış ve onları, gelecek endişesi girdabına atmıştır. Carlos Latuff’u dolayısıyla böyle tanıdık.

Gazete ve dergilerin kağıt baskılardan okunduğu Bab-ı Ali yıllarında birinci sayfalara konan karikatürler vardı ve dikkatini ilk onlar çekerdi okuyucuların. Sonra mütalaası yapılır, beyinlerin hafıza kayıtlarına alınırdı; arşivcilik malzeme gerektirdiğinden.

Kaftanı ve sarığıyla ince, uzun bir padişah portresi çizen ve altına “Kanuni Süleyman” yazan rahmetli Karamehmetler (Cevat Ülger) hemen yanına da “Kanunsuz Süleyman”ı çizmişti; yuvarlak başı, yuvarlak gövdesi ve yuvarlak şapkasıyla.

Anlatımı en az bir cilt kitap yerine geçen o Karamehmetler karikatürünü o gün Millî Gazete’de görenler, Demirel söz konusu olduğunda doktoralı sayılmışlardı.

En imkanlı oldukları, Cumhur İttifakı’nın maddi ve mali havasını azami soludukları günümüzde, gazete ve dergileri yoksa Türk milliyetçisi etiketlilerimizin, iki sebebi var: Hem yazar, çizer yetiştiremediklerindendir, hem de onlar için her şeyi bilen, planlayan ve konuşa kişinin varlığıyla yetindiklerindendir.

Türkiye’nin ilk sürekli başbakanı İnönü, 1931 yılında kapanmış Akbaba dergisinin 1934’te tekrar yayımlanmasını sağlamıştır; basın desteğine ihtiyaç duyduğunda.

İl başkanı geldi, Bab-ı Ali’de mekan tutuldu; masa sandalye, kağıt, matbaa vesaire ihtiyaçlarımız karşılandı, diye hatıralarında yazar Yusuf........

© Milli Gazete