menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bugün Dündür/Dün Bugündür Tanığımız Tarih Olsun Yasak Meclisten Dışarı

10 1
05.04.2025

(Aşağıdaki hatıra, 16.4.1961 tarihli Cumhuriyet gazetesinde neşredilmişti. Tozlu ciltlerde unutulan bu yazıyı okuyucularımızın ibret nazarlarına tekrar sunmakta fayda gördük.

“- Beni burada herkes Derviş diye çağırır… Ama benim adım İsmail Tunga’dır.”

Bunu 1920’de ilk Büyük Millet Meclisi’nin açılışından bugüne kadar 40 yıl Meclis kapısında bekleyip ayakkabı boyayan ve Atatürk’ün çizmelerini ilk defa boyamak şerefine eren Derviş söyledi. Kendisini yeni Meclis binasının alt kattaki gardırobunda ayakkabı boyar bulduğum zaman benim ayakkabılarımı boyatmak üzere geldiğimi zannetti. Gazeteci olduğumu söyledim, kendimi tanıttım. İsteğimi bildirdim. O, kısaca anlattı:

“- Ben 40 yıldır bu işi yaparım. Günde en az yirmi-yirmi beş ayakkabı boyarım. İlk defa işte bu boya sandığının üzerinde Mustafa Kemal’in çizmelerini boyadım. O gün, sırtında kahverengi bir pelerin, başında kalpak vardı…”

“- Seni neden (Derviş) diye çağırırlar? Halbuki senin adın İsmail!..”

“- O zaman ilk Meclisin arka tarafında bir cami vardı. Ben, mebuslara müezzinlik yapar, namaz kıldırırdım. Bundan dolayı adım (Derviş) kaldı.”

Derviş kısa boylu, sempatik bir Anadolulu… Güngörmüş, devir geçirmiş. Şimdiye kadar iki milyon ayakkabı boyamış…

Derviş, Atatürk’ün kendisi ile namaz kılmadığını, Cuma namazlarına Hacı Bayram Camiine gittiğini söylüyor. Âdeta, O’nun kendisi ile namaz kılmadığından üzgün…

Birinci B.M.M.’nin ilk açılış gününde Cuma namazı topluca Hacı Bayram Camiinde kılınmış, bilâhare, namazların müzakeratı aksatmaması için

Meclis içinde bir mescid hazırlanmıştır. Bu günleri safha safha yaşamış bir zat şunları naklediyor:

“- Birinci B.M.M.’nin cümle kapısından içeri girilince ilk oda mescitti. Mebuslar bu mescitte beş vakit namazlarını kılarlardı. Bilhassa (ikinci grup) adı ile anılan ulema sınıfı (hepsi sarıklı mebuslardı) namazlarını hiçbir zaman kaçırmazlardı. B.M.M.’nin müezzini Hüseyin adında birisi idi.

Sesi gayet güzeldi. Meclisin dış kapısına çıkan merdivenlerde beş vakit ezan okunurdu. Bilhassa bu yanık sesli Meclis Müezzininin okuduğu yatsı ezanını dinlemek ayrı bir zevk olurdu.

Mebusların yatakhanesi de Meclisin karşısında bulunan Darülmuallimin (öğretmen okulu) binası idi.

Bu yatakhanenin de ayrı bir müezzini olup burada da namaz kılınırdı. Bu yatakhanede dikkati çeken şu iki levha asılı idi:

(Tavla vesaire oynamak yasak.) (Namaz kılmak mecburi!)

Bu iki levhanın asılmasından üzüntü duyanlar Mustafa Kemal Paşaya şikâyette bulundular. Meclis Başkanı Celâleddin Arif Beyin tavassutu ile yatakhanede ezan okumak âdeti kaldırıldı.)

Yeterli ve doğru bilgiye ulaşmaya zorlanılan bu siyasi ortamda, günceli yakalamak, mizah üretmek ve her cümlede yasal sınırları kollamak, düşüncelerimizi dar alanda tutacağından, tarihe kayıtlı iki hatıra ile bir muhasebe, bir hesaplaşma yapmak istedik; geçen mübarek gündür kutlu olsun, niyetimiz hoş görülsün.

1961 yılının Mart’ında Cumhuriyet Gazetesi’nde neşredilen röportajı, “Okuyucularımızın ibret nazarlarına sunmakta fayda gördük” notuyla Büyük Gazete’de (Şubat-1977) iktibas edildiğinde okumuştum.

TBMM’nin ilk açılışından itibaren 40........

© Milli Gazete