menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kutupların Soğuk Savaşı ve Buzlar Altındaki Yeni Dünya

21 1
04.05.2025

Arktik Okyanusu, dünyadaki okyanusların en küçüğü ve en sığ olanıdır. Coğrafi olarak ise Arktik tanımlaması, Arktik Okyanusu'nu ve birçok ada ve takımada ile Amerika, Asya ve Avrupa kıtalarının kuzey kısımlarını ifade etmek için kullanılır. En büyük Arktik kara bölgeleri Rusya, Kanada, Grönland, Alaska, İskandinavya ve Svalbard’dadır ve bilindiği gibi Arktik bölgesinin buzları hızla erimektedir.

Kuzeyin buzları erirken, Arktik bölgesi de bir coğrafi nokta olmaktan çıkarak jeopolitik bir çatışma hattına dönüştü. Eriyen buzullar, yeni petrol, doğalgaz ve kritik mineral kaynaklarını gün yüzüne çıkardı. Öte yandan yeni deniz yollarının, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan ticaret rotalarını kısaltarak küresel ekonomide rotayı değiştirme potansiyeli oluştu.

Peki, bu dönüşüm içerisinde neleri barındırıyor?

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; Arktik bölgenin derinliklerinde dünya petrol rezervlerinin yaklaşık "’si, doğal gazın ise ’ü yatıyor. Rusya, Kanada, Norveç, Danimarka ve ABD bu kaynakları kendi kontrollerine almak için kıyasıya bir yarışa tutuşmuş durumda. Bildiğiniz üzere Trump’ın yemin töreninin hemen ardından başlattığı “Grönland” tartışması da bu yarışın bir parçası.

Bu bağlamda geçtiğimiz gün ABD-Ukrayna arasında imzalanan yeni anlaşmayı hatırlamakta fayda var. Beyaz Saray’da yaşananların ardından müttefiksiz kalan Zelensky acı bir mecburiyetle Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarını ABD’ye açtı. Anlaşma öncesi Putin ile ilişkilerini düzeltme yolunda olan Trump, anlaşma ile birlikte Putin’i “tam kapsamlı işgalci” olarak tanımladı. Yani mevcut ekonomik konjonktürde fosil yakıtlara olan ihtiyaç, Trump’ın kesin olarak savunduğu Ukrayna-Rusya politikasını değiştirmesine dahi yol açtı. Dolayısıyla ihtiyacın büyüklüğü, bu yeni kaynakları her zamankinden daha değerli kılıyor.

Tüm bu meseleler Arktik’in değerli yeraltı kaynaklarına erişme hevesini bir tür mücadele alanı haline getiriyor ve buradaki asıl tehlike, yalnızca rezervlerin büyüklüğü değil; paylaşım düğümünün nasıl çözüleceğidir. Kaynakları kendi kontrolü altına almak isteyen her devlet, hem jeolojik hem de hukuksal sınırları zorlayarak mücadelesini sürdürüyor. Bu yarış, buzullar eridikçe kızışıyor ve mevcut sistemin geleceğinde hâkimiyet çabalarına dair kesin bir çekişmeyi........

© Milli Gazete