menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ege, Akdeniz, Kıbrıs ve Şakağa Dayanan Namlu

7 1
20.04.2025

Son dönemde dört Orta Asya Türk devleti; Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan ayrıca Tacikistan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına atıfla BM’nin 4. maddesi kapsamında 541 ve 550 sayılı kararlarını gerekçe olarak göstererek “güçlü taahhüdümüzü yineliyoruz” dediler ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) “Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti” olarak kabul etmiş oldular. Bu aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) hükmi şahsiyetinin yok sayıldığını ve Türk ordusunun ise Ada’daki varlığını sorgulayan bir adım oldu. Oysa Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) hayat bulmasıyla birlikte temel beklenti KKTC’nin tanınma sürecinin başlamasıydı. Tam tersi ortaya çıkan bu gelişmenin nasıl yorumlanması gerektiğine dair birçok değerlendirme yapıldı ama tam olarak arka plan budur şeklinde bir net ifade kullanan olmadı. Hatta Türkiye tarafından da sanki böyle bir gelişme hiç yaşanmamış gibi bir yaklaşım içine girildi ve hala sessizlik devam ediyor.

Bilindiği gibi ülkemizin Kıbrıs’taki varlığı sadece hukuki garantörlükten ibaret değil. Kıbrıs hem tarihi hem sosyal hem de kültürel açıdan tartışmaya yer kalmayacak şekilde anavatan ile iç içe geçmiş bir coğrafyadır. Bütün bu gerçeklerin GKRY’de elçilik açarak Türkiye’nin tezlerinin karşısına konumlanan Türk Cumhuriyetleri tarafından bilinmiyor olması da mümkün değil. İktidara yakın kimi çevreler Türk Cumhuriyetlerinin GKRY girişiminin taktiksel bir durum olduğunu, ikinci aşamada KKTC’nin de tanınacağını söyleseler de bu zorlama yorumun, adı geçen ülkelerin ilan ettikleri gerekçeleriyle birlikte boşa düştüğünü ortaya koyuyor.

GKRY’yi Ada’daki tek meşru hükümet olarak tanımlayarak bu sürecin başlatılması, sonrasında KKTC için yapılacak herhangi bir girişiminin teknik olarak mümkün olmadığını gösteriyor.

Şayet Türkiye Ada’da “İki Devletli Çözüme” dair bir umutsuzluğa düşmüş ve bunu Orta Asya Türk Cumhuriyetleri üzerinden göstermek istediyse o ayrı bir değerlendirme konusudur. Ancak çok öyle gizem vesair yüklemeye gerek yok; bu gelişme hem AB nezdinde hem de uluslararası çevrelerde Türkiye’nin elini çok zayıflatan bir gelişmedir.

Diğer taraftan bu ülkelerin Sovyetler Birliği’nin hinterlandı oldukları dikkate alındığında, her ne kadar Türkiye ile kontrollü bir ilişki geliştirerek yol almaya........

© Milli Gazete