Zeminin Üstünde
“Can illerinden gelmişem fani mekânı neylerem
Ol mülke meylim salmışam ben bu cihanı neylerem
Aşkın şerâbın içmişem dil gülşenine göçmüşem
Ben varlığımdan geçmişem nam ü nişanı neylerem.”
(Erzurumlu İbrahim Hakkı)
***
Sâdî anlatıyor:
"Babamla teheccüd namazına kalkmıştık. Dışarı baktım, bizden başka kalkan yoktu, "Keşke onlar da kalksaydı" dedim. Babam dedi ki: "Keşke sen de kalkmayaydın." Peki neden? "Sahibine üzüntü veren günah, gurur veren ibadetten hayırlıdır." (Ataullah İskenderi)
***
· “Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemaliyle görendir.” (Nisâ, 58)
· “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin! Adaletli olun; takvaya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mâide, 8)
***
· Abdullah bin Amr bin Âs’tan (R.A.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar.” (Nesâî, Âdâbü’l-kudât, 1)
Salı
Büyüsü Kaçmış Dünya
Dünya giderek büyüsünü yitirmektedir hem de olanca rengine, hızına, konforuna rağmen. İnsanların maneviyattan kopması/koparılması insanlara huzur getirmediği gibi dine sadece şeklen sarılanlarında maddeye teslimiyetleri, her şey bitmişte imtihanı kazanmışlar gibi bir hayat sürmeleri onların da huzurunu, gizemlerini ve ayırt edici özelliklerini ortadan kaldırmıştır. Dinin özü insanların hayatından çıkınca insanlar, onun yerine yeni gizemler, mistik birtakım ayinler koymaya çalışsalar da lakin bu durum anlam katmadığı gibi insanın var olan derinliğini de ortadan kaldırmıştır. İnancın boyut değiştirmesi ile insanı derinden sarsan boşluklar hayatin merkezine yerleşmiştir.
Modern zamanlar, modernizm insanın ayağının altındaki zemini sarsmış ve insanı güvencesiz, tekinsiz bir hale getirmiştir. Bununla beraber hiçbir ideolojik yaklaşım güvenilir, sağlam ve ikna edici bir deva sunamadı. İnsanın tabiatını, eşya ile uyumunu yok eden zihinsel süreçler insana bir dünya cenneti vaadinde bulunup buna inandırmaya çalıştılar. Hatta bu inancı pekiştirmek için katliamlar, soykırımlar yapmaktan da geri durmadılar. Bir yandan tabiatı diğer yandan fıtratı tahrip eden küresel düzenin sahipleri aynı zamanda bunları koruyucu önlemler almak gibi “hümanist” argümanlar geliştirmek gibi bir çarpıklığı sergilemekten de geri durmadılar. İklim krizi, teknolojik savaşlar, ekonomik ve sosyal felaketler her geçen gün yeryüzünü daha tatsız bir yer haline getiriyor. Elbette insanın ve doğanın bütün bu olup bitene dayanma gücü sınırlıdır. Bu durum her geçen gün insanın çöküşünü, çözülmesini ve özünü yitirmesine neden oluyor. Hem insan hem çevre hem de tarih birlikte kirleniyor.
En zengin kitlenin sahip olduğu zenginlik-varlık giderek büyürken en alttakilerin oluşturduğu nüfus giderek genişliyor ama sahip oldukları varlık ise oldukça daralmaktadır. Aradaki fark her geçen gün giderek artmakta ve adaletsizlik her yeni gün daha sert bir şekilde........
© Milli Gazete
