Yakınlık, Uzaklık ve Kendi Masalımız
İnsan, hayatı boyunca yakınlıklar ve uzaklıklar arasında örülmüş görünmez bir hat üzerinde yürür. Her ilişki, her temas, her seçim, bu hattın geriliminde anlam bulur. Birine yaklaşırken bazen kendimizden uzaklaşır; bir şeyden kaçarken aslında ona doğru ilerleriz. Bu yüzden modern birey, kalabalıkların ortasında bile kendi iç yankılarını duyabilmek için durmadan bir konum arar. Sanki kendi benliğinin kırık yansımalarını, farklı aynalara dağılmış ışık parçacıklarını toplamaya çalışır. Bu çaba, sadece var olmak için değil, varlığını anlamlandırmak içindir.
Yakınlık ile uzaklığın bu ince salınımında insan, kendi noktasını bulmaya çalışır; o “nokta”, bütün satır aralarını dolduran varoluşsal bir ehemmiyet taşır. İnsan ancak o noktayı bulduğunda dünyaya ait bulanıklıkları dağıtabilir, puslu manzaraların gerisine geçebilir. Herkesin kendi karanlığı ve kendi aydınlığı vardır: kimisi karanlıkta ışık arar, kimisi ışığın içinde kendi gölgesini fark eder. Fakat yöneldiğimiz istikamet değişmez: en derine, en güzeline, en sevdiğimize doğru gideriz. Çünkü insan sevgisi kadar derin, erdemi kadar kalıcı ve kendi ahlâkî şablonu kadar tutarlıdır. Olgunluğa giden yol da bu şablonun parametrelerini yeniden kurmaktan, onlarla hesaplaşmaktan geçer.
Belki de hayatı bu kadar güçlü kılan şey, dünyanın bütün olanaklarını keskinleştirmek değil, dünyanın herhangi bir anını alıp kendi masalsı evrenimize taşıma kabiliyetimizdir. Tam da bu nedenle bize dayatılan ayna dışında başka aynalara ihtiyaç duyarız. Başka bir bakış, başka bir üslup, başka bir anlatı… Çünkü tarih, sanılandan çok daha akışkan bir söylemdir: keskin doğrulara, rakamlara, fetihlerin parlak anlatılarına sıkışmış değildir. Biz o anlatının zamanına müdahale ettiğimizde tarihin kendisinin de bir masala dönüşebileceğini fark ederiz. Kimi zaman fetihlerin övgüsünden çok, fethedenin tereddüdü; kimi zaman kahramanın zaferinden çok, korkusunun titremesi bize gerçeğe daha yakın gelir.
Bu yüzden “tarihin bir masal olabileceği” düşüncesi ilk bakışta radikal görünse de aslında insan aklının işleyişine çok uygundur. Biz hikâye olmadan........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein