menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sarı Sayfalar

16 1
02.02.2025

“Kaynaşır birbirine gün olur zamanlar;

Geçmiş, gelecek birleşir tek kesitte,

Sanki ilk kez yaşarız yaşanmışı dünlerde

Ya da başlar ansızın ta ileride olacak.”

(Behçet Necatigil)

**

· “Nice canlı var ki rızkını sırtında taşımıyor; onları da sizi de besleyip barındıran Allah’tır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.” (Ankebût, 60)

· “İşte bu, (geleceği) kesin olan gündür. O halde artık isteyen kendisini Rabbine götürecek bir yol tutsun.” (Nebe, 39)

**

· “Başlarınız hareket ettiği (yaşadığınız) sürece rızık konusunda ümitsizliğe düşmeyin. Annesi insanı, kıpkırmızı ve çıplak olarak doğurur. Sonra Yüce Allah onun rızkını verir.” (İbn Mâce, Zühd, 14)

· “Sizden aşağıda olanlara bakın; yukarıda olanlara bakmayın. Bu, Allah’ın (size verdiği) nimetleri küçümsememeniz bakımından daha uygun olur.” (Müslim, Zühd, 9)

Salı

Yalnız*

İçinde tekillik barındıran şeylerden hoşlanıyor olmak biraz ayrıksı dursa da insanın kendini, eşya ile ilişkisini daha yakından duyduğunun da bir göstergesi sayılabilir. Hüznü, sevinci, öfkeyi vb. kendi tekilliğinde duyumsamanın özgürleştirici etkisini hissedebilmek. Yaşamak dediğinde çoğunlukla, kalabalıklar içerisinde bile kendi yalnızlığını düşünebilmek ve onun neye tekabül ettiğini unutmadan yürüyebilmek değil midir? Kalbin ritmini kaybetmeden acıyı duyabilmek, sararan yaprakların, kelleşen ağaçların, her gün düşen takvim yapraklarının farkında olabilmektir, yaşamak. Hüznü, sevinci, düşünmenin sancısını dış dünyadaki bütün çarpıklığa rağmen bir küçük ayrıntıda ibret nazari ile hakikati görüp nemlenen gözlere sahip olmanın tekilliği…

Belki başka bir açıdan baksan egoizmin parçası olarak da nitelendirilebilecek bu duraksamalar aslında canlı bir bünyenin doğal döngüsünden başka bir şey değildir. Çevrenin, insanın doğumu-olumu; yüzlerin değişimi, seslerin sahiplerinin değişimi hepsi başlangıçlara ve bitişlere bir selamdır. Yorgunlukların, sevinçlerin, ümitlerin, heyecanların ya da karamsarlıkların, bir kanalın içerisinde sürüklenen bir ağaç dalının farkında olmadan sürüklenişi gibi bir halden diğerine salınıp gitmesi. Hayat bu! Sürüklenmenin insan açısından farkı ‘farkına varabilme’, ‘durdurma isteği, kabiliyeti’, bu ayrıcalık yani farkındalık insanın üzerindeki yükü da ziyadeleştirmektir.

Öncekilerin yaşadıklarını tekrar tekrar farklı enstrümanlarla, farklı tarzlarda yeniden dillendirmekten başka nedir ki? Tekrarlana gelen şey imtihan dediğimiz şeyin insan var oldukça var olması yani dünyaya gelmenin bir gereği olarak muhatap olup, geçmektir. Bu kadar saçıldığımız dünya hayatından payımıza sadece sessizce gönderdiklerimizden başka ne düşüyor ki? Başkalarının felaketi, kimin saadeti olmuş ki bugüne kadar bizim olsun! Dört elle sarıldıklarımız, ellerimiz iki yana........

© Milli Gazete