menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çürüdük bre!

23 4
09.02.2025

“İkrar gerek bir ere/Göz açıp didar göre

Sarraf gerek gevhere/Nadan bilesi değil.

Bir pınarın başına/Bir testiyi koysalar

Kırk yıl anda durası/Kendi dolası değil.”

(Ümmi Sinan)

***

· “Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.” (İsra, 16)

· “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus, 44)

***

Perşembe

“Sen saçlarıma koşan aklar gibisin

Ansızın uykularıma dolan rüyalar gibisin

Acılar kahırlar dertler getirdin bana

Şimdi içimde açan baharlar gibisin

Ansızın uykularıma dolan rüyalar gibisin”

(Koray Ekener)

Geçenlerde eski iki müzisyenin yıllar önce yaptıkları bir söyleşide denk geldim, Fem-i Muhsin kelimesine. Fem-i Muhsin kelimesi Arapça bir kelime olmakla birlikte birçok anlama gelmektedir. Genel manası itibariyle "ağzı terbiye olmuş kişi" anlamına gelir. “Fem-i Muhsin,” yani “güzel ve doğru konuşan ağız”, dilin nezaketini, inceliğini ve ahlakî yönünü temsil eden bir kavram olduğunu düşünüyorum. Sadece teknik bir kulanım alanına sıkıştırılamayacak kadar geniş bir ifade imkânına sahiptir. Toplumsal yapının bozulması birçok alana sirayet ettiği gibi dile de sirayet ediyor. Bu bağlamda, toplumsal yapının nezaketi ile dilin kirlenmesi arasında önemli bir ilişki vardır. Toplumsal yapının nezaketi, bireylerin birbiriyle olan iletişimlerinde saygı, hoşgörü ve ölçülülük gibi değerleri korumasıyla sağlanır. Dil ise bu nezaketin en güçlü aracı ve aynasıdır. Ancak, dilin kirlenmesi ve kullanımdaki daralma hem toplumsal değerlerin hem de bireyler arası ilişkilerin zayıfladığını gösteren işaretlerdir.

Dilin kirlenmesi, kaba, argo ve hakaret içeren ifadelerin artması; yerli ve özgün kelimelerin yerini yozlaşmış ya da yabancı kelimelerin almasıyla ortaya çıkar. Bu durum, dilin ifade gücünü ve estetiğini kaybetmesine yol açar. Özellikle medya, sosyal medya ve gündelik iletişimde kullanılan dilin basitleşmesi, insanların derin ve anlamlı iletişim kurma becerisini zayıflatır. Bu kirlenme, toplumsal bağların incelmesine ve bireylerin birbirine olan saygısının azalmasına da neden olabilir. Dil kullanımındaki daralma ise, bireylerin kısıtlı bir kelime dağarcığıyla iletişim kurmayı tercih etmeleri ve bu dağarcığa zorlanmalarıdır. Örneğin, sadece gündelik veya popüler ifadelerle sınırlı kalan bir iletişim tarzı, kişinin duygu ve düşüncelerini derinlemesine ifade etmesini engeller. Bu durum, toplumsal yapıda da düşünsel bir sığlık ve kültürel gerileme yaratır.

Toplumun dil üzerinden şekillenen nezaketi, insan ilişkilerinde hem bireysel hem de toplumsal seviyede bir ahenk oluşturur. Fem-i Muhsin, dilin sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda ahlakın ve medeniyetin taşıyıcısı olduğuna işaret eder. Dilin güzel ve doğru kullanımı; insanları bir arada tutan, empatiyi ve saygıyı besleyen temel bir unsurdur. Fem-i Muhsin ile aslında şunları kastediyorum. İnsanlar birbirleriyle konuşurken nezaket kurallarına uyması, kırıcı ve aşağılayıcı ifadelerden kaçınarak saygın bir iletişim imkânına kavuşulur. Aynı zamanda şayet dilin zenginliğini keşfedebilirsek duygu ve düşüncelerimizi daha etkili bir şekilde ifade edebiliriz. Hepsinden önemlisi dili güzel kullanmak toplumsal barış adına da önemli bir etkendir. Güzel konuşma ve anlayış, bireyler arasında güveni ve dayanışmayı da artıran önemli bir unsurdur. İbrahim Suresi’nde (24), tam da buna değinilmiştir; “Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.” Toplumsal yapının nezaketi ve sağlamlığı için dilin ahlakî ve estetik değerlerinin korunması hayati öneme sahiptir. Derviş Yunus’un dediği gibi “Söz ola kese........

© Milli Gazete