Aynı dünyada ayrı dünyalılarız
İnsanın dili, hayvanların dili, çiçeklerin, çocukların dili… vardır.
Aslında her şeyin dili olduğu gibi, zamanın da dili vardır.
İlkbahar, coşkun sularıyla, çayır-çimeniyle, dallardaki çiçeğiyle, anasının önünde, ardında ve yanında hoplayıp zıplamasıyla kuzuları, oğlakları, danalarıyla… konuşur bahar.
Ve en başında da onları yaratanın kelamıyla:
وَمِنْ آَيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“O’nun ayetlerinden biri de şudur: Sen Yeryüzünü kupkuru/boynu bükük görürsün. Onun üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır. O yeryüzünü dirilten, elbette ölüleri de diriltecektir. Şüphesiz O, her şeye gücü yetendir.” (Fussılet süresi ayet 41/39)
Rabbimiz, bize yaratılan her şeyin Allah’ın varlığına, birliğine, delil olduğuna, ahiretin var olduğunu tabiatın diliyle de haber verir.
Köyde sabah namazı için kalktığınızdan itibaren yatsı namazından sonra yatma zamanına kadar birçok insanın aklına aynı şeyler geldiği gibi, şehirlerde, aynı devlette olanların aklına da aynı şeyler geldiği gibi, haritada yerini gösteremeyeceğimiz ülke insanları arasında da aynı şeyler akla gelebilir.
Radyo, televizyon, telefon… gibi aletler, anında dünyanın öbür tarafından bir söz aktarıldığını duyduğunuzda, “Benim de aklıma gelmişti” dediğiniz olur.
İyi veya kötü bir söz veya bir eylem duyduğunuzda, sizin de aklınıza geldiği anlar olur.
O kişi sizden önce yapmış ve........
© Milli Gazete
