Tarihin hatırlatması
Fernand Braudel’in “Akdeniz ve Akdeniz Dünyası” (cilt 1, ç. Mehmet Ali Kılıçbay, Eren Yayıncılık, İstanbul 1989) adlı eserinden yapılan alıntının zihni ve ruhi birtakım çağrışımlara vesile olabileceğini düşünüyorum. Onun için bugünkü yazıyı bu alıntıya hasrediyorum. Daha sonra, yeri geldiğinde değerlendirmeler yapılabilir belki.
“Küçük veya büyük vahaların iktidar üsleri oldukları konusunda hiçbir kuşku yoktur. Erken tarihlerde edinilmiş olan bu vahalar ‘Doğu uygarlığının’ üzerinde oluştuğu verimli adacıklar olmuşlardır ve İslamiyet, bu ‘Doğu uygarlığı’nın doğumundan binlerce yıl sonra bir kez daha canlanmasından başka bir şey değildir. Bu vahalar ağaçlar, akarsular ve gülleriyle ilk ‘cennetler’ olmuşlardır. Eğer birçok yararlı bitki ve saban gibi tarım araçları zorunlu olarak burada bulunmamışsa da, bütün bu unsurlar burada çok erkenden işleme sokulmuşlardır. Bunun anlamı Alfred Hettner’in savunduğu gibi, bunların Doğu’nun temelinin tümü olduğu değildir. Çöl hayatının iki zıt ve tamamlayıcı unsuru arasında, coğrafyacıların sanki bu ikisi birbirinden ayrılabilirmiş, sanki göçebe kentlerin kararlı dengesinden beslenmiyormuş ve kent de göçebelerin koşuşturmalarından nasibini almıyormuş ve özellikle, sanki bu iki unsurun her ikisi de kendilerininkinden daha büyük bir tarihin ortak unsurları, bilhassa, çölün çocuğu olan İslamiyet’in büyük ve özgün tarihini anlamak için gerekli unsurlar değillermişçesine; görüşlerinin temeli olarak tercihlerini bunlardan birinin lehine kullanma konusunda çoğu zaman inad etmişlerdir.
Çünkü........
© Milli Gazete
visit website