Kurumların amacı-III
İnsanın belirgin olan, hatta varlığının göstergesi şeklinde tezahür eden, inanma, duyma ve düşünme yetileri, kendi mahiyetlerinin zorunlu bir gereği olarak somutlaştıklarında, eş deyişle gerçekliğe dönüştüklerinde, onlar “kurum” olarak adlandırılmışlar ya da tanımlanmışlardır. Bir başka ifadeyle, inanma, duyma ve düşünme yetileri, zaman ve mekân unsurları aracılığıyla somutlaşıp gerçeklik olarak ortaya çıkarlar. İnanma, duyma ve düşünme yetilerinin birbirleriyle bağıntıları, birbirlerini temellendirme ve etkileme konularının irdelenip tartışılması bir tarafa, felsefenin kullandığı “töz” (cevher) veya “öz” kavramını ödünç alarak nitelendirebiliriz.
Böylece özün, zaman ve mekân şartlarında somutlaşıp gerçekleşmesi muhtelif görünüşlerde ve çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilirler. “Kurum” kavramıyla ifade edilmek istenen de budur.
Elbette insan ve toplum hayatı bağlamında, söz konusu özün farklı ve çeşitli kurumlar şeklinde gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Fakat kurumların hep aynı mahiyet ve biçimde varlığını sürdürebilmeleri mümkün değildir. Ne var ki, asıl sorun da burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü insan........
© Milli Gazete
visit website