Asrın hitabeti
Asrın kükremiş sel gibi bendini çiğneyip aşan pervasızlığı karşısında bir hakikate dile getirmeye yeltenen, haksızlıklarla karşılanıp bin türlü eziyete uğramayı göze almış sayılır. Adeta her hakikatin ardında mebzul miktarda zulüm, süresi yine sınır tanımazlar tarafından kestirilen hapis, belki biraz da terör yaftasıyla aşağılanış saklanır. Yahut da hakikatin kendisi, ifşa edilişi, dile getirilişi her türlü pahalıya mal olur. Karşılığını göze alamayan, kendine ayrılan yaşam alanında, konfor düzeyini, ölçütlerini, kurallarını ve kanunlarını başkasının belirlediği bir yaşamı sürükler. Şüphesiz kendisine yaşatılandan, karşılaştığından, şahit olduğundan razı değildir. Ancak sesini çıkardığında başına gelecekleri bilir, iç huzursuzluğuna, mutsuzluğa, sümsüklüğe boyun eyer. İşte tam da o boyun eğiş, içsel yangılarını dışa vuran her bir insanı yapayalnız bırakır. Öyle romantik bir yalnızlık gibi değil, alenen ‘İbrahim gibi çıkıp hakikati söyleyeceksen, o ateşe tek başına katlanacaksın, ama biz hayatının yakıldığını görüp yine sana uymayacağız’ kaypaklığı söz konusudur. ‘Musa gibi davranacaksan gidip firavunun yüzüne yüzüne konuşacaksın, ancak bu bizi hiç ilgilendirmez; seni onun şerrine karşı biz değil rabbin korusun!’ tavrıdır. ‘Zekeriya tavrıyla susmaya kalkarsan kesilip katledilmeyi göze alacaksın!’ acımasızlığıdır. Örnekler uzar gider, zaman geçer, insan evladının bu ilginç tutumu değişmez. Çok demokrat asırlara denk düşünce güya haklarını savunan birtakım temsilciler seçer. Seçimlerinden de çok emindir ama hakikati........
© Milli Gazete
