menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Asrın Ciddiyeti

7 0
11.03.2025

Yazın kavurucu sıcağında güneşli güzel günleri konuşmak abes görünür. Soğuğun kendisini hissettirdiği zamanlarda güneş beklentisi çok daha anlamlıdır. Bir anlama tutunma gayesi gütmeyenler için mevsim, hava durumu, soğuk-sıcak, hatta ılık fark etmez. Bestesi Semahat Özdenses, güftesi Hüseyin Çolak’a ait uşşak makamında “Her Mevsim İçimden Gelip Geçersin” dizesiyle başlayan şarkıyı şiar edinenler, herhalde gelip geçenin, geçmeyip kalanın ne olduğunu falan sorgulamaz. Nazım’ın makineleşmek isteğini dile getirdiği zamanlar (1923), devrimi çoktan yapılmış olsa da sanayi henüz bu denli köleleştiren, insan ve de insanlık üstüne tahakküm kuran yahut daha anlaşılır ifadeyle tornadan çıkmış tipler üreten bir şey sayılmaz. Gerçi az zaman sonra (1936) Charlie Chaplin, Modern (Asrî) Zamanlar / Modern Times isimli filmini yapar; Amerikan toplumunun makineleşme, otomatikleşme ve dahi ruhunu yitirme serüvenini daha sonra kirlenip farklı renklere bürünecek beyaz perdeye taşır. Nitekim söz konusu kaygı perdede de kalmaz, kısa sürede dünya halklarının doğal karşıladığı bir yaşam standardı olup çıkar.

Motorların maviliklerle buluştuğu zamanlar da olur. (Bkz. 1956, Gümüş Motor, Pancar Motor, balıkçı tekneleri…) Mahpus damlarında ıslanmış Nazım metaforlarıyla hiç karşılaşmadan... Sonra memleketin tüm manzarası, insan silüetlerinin üstüne kâbus gibi çöker. Dağın altında maden, yerin........

© Milli Gazete