Yorulduk Ya Resulullah…
Peygamber Efendimizi bir anda karşınızda görseydiniz ne yapardınız?
Şah damarımız titrer… Biraz sonra çatlayacakmış gibi… Dişler sıkılır, el ayak kasılır, gözlerimiz dolar, bir üşüme alır… Kaybolduğunu zanneden bir evladın babasını bulduğu anı düşün. Bir yandan ağlar bir yandan koşar ya hani güven yurduna… Ama ilk başta sevinemez, gülemez, gergindir, endişelidir, korkmuştur… Biraz sonra ağlar vaziyette sulu gözlerle gülmeye başlar… Gönül rahatlar. Üşüme hissi gider. Dişleri sıkmayı bırakırsın. El ayak çözülür. Ben olsam tam o an direkt dert anlatmaya başlardım. Yorulduk ya Resulullah…
Nankör insanlar, Allah’ın hükümleri ile hükmetmiyorlar. Ümmetin bin parçaya bölündü. Yahudiler, Hıristiyanlar, Hindular ve daha nice kâfir, evlatlarımızın kanı ile besleniyor. Dünyanın her tarafında Müslüman kardeşlerimize işkenceler yapıyorlar. Gazze’nin durumunu gördün değil mi ey Allah’ın Resulü… Zulmün boyutunu, bizim acizliğimizi gördün değil mi? Yıkılan şehirleri, parçalanan naaşları, sönen ocakları… Halid dede ile Rim, Şaban Ahmet, binlerce Gazzeli çocuk ve kumandanlarımız Salih, İsmail ve Yahya… Onlar yanınızdalar değil mi? Onları biz hak etmedik. Şehitler diyarının en güzel hikâyelerini yazdılar onlar… Sadece Gazze değil ki Suriye’yi, Afrika’yı, Doğu Türkistan’ı… Tüm memleketlerimizi yıkıyorlar, yakıyorlar… Ümmet-i Muhammed’i aç bırakıyorlar, açıkta bırakıyorlar, dermansız bırakıyorlar. Muhafaza edenimiz, edenlerimiz, muhafaza sistemimiz yok. Dağıldık,........
© Milli Gazete
visit website