Nereden Başlamalıyız?
İslam bir binayı teşkil eder. Bu binanın temeli akide, daireleri fıkıh, tezyinat ve tasarımı da tasavvufun ilgi alanına girer. Temeli olmayan bir bina düşünülemez. Temelin sağlamlığı, muhtemel sarsıntılara dayanaklı olması ziyadesiyle önem arz eder. Bu bağlamda Müslüman şahsiyetin inşasında ehl-i sünnet akidesinin öğretimi, zihinlerin bununla şekillenmesi, hayatın bu çerçevede programlanması zârurat-ı diniyyedendir. Tabi ehl-i sünnet akidesi dediğimizde Eş’arîlik, Mâturidilik ve Ehl-i hadisin benimsediği inanç esaslarını kastediyoruz.
Sözlükte “mânevî alanda çizilen yolu benimseyenler” anlamına gelen ehl-i sünnet (ehlü’s-sünne) tamlaması ehlü’s-sünne ve’l-cemâa (ehl-i sünnet ve’l-cemâat) ifadesinin kısaltılmış şeklidir. Buradaki sünnetten maksat, dini tebliğ ve beyan etmekle görevli bulunan Hz. Peygamber’in İslâm’ın temel konularını anlama ve benimseme tarzıdır. Cemaat kavramı, her devirdeki müslümanların büyük ekseriyeti (sevâd-ı a‘zam) ve müctehid âlimler gibi farklı şekillerde yorumlanmışsa da vahyin ilk muhatapları olup inanç, ibadet, hukuk ve ahlâk cepheleriyle İslâm’ı bir bütün olarak sonraki nesillere aktaran ashap cemaati anlamına geldiği yolundaki görüş tercih edilmiştir.[1]
İmâm- Rabbâni Hz’leri ehl-i sünnet........
© Milli Gazete
visit website