menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sufî’den Mücahid’e Bir Söz’ün Öyküsü

19 0
thursday

İnsan ruhunu arındırmanın en güzel yolu, Allah’ı anmaktır. Zikir dediğimiz bu ibadet, insanın nefsini temizleyip tezkiye eder. Tezkiye, zkv kökünden türemiştir ve temizleyip pak etmek manasını taşır. Zekât da aynı kökten gelir ve nefsi temizler. Sermayenin değil takvanın üstün olduğunu zihne yerleştirir. Zengine, hakiki sermayedarın Allah olduğunu hatırlatarak insanın içindeki “fakiri ezip yoksulu sömürme” duygusunu yok eder. Tezkiyeye fakirden çok zenginin; işçiden çok patronun; tebadan çok idarecinin ihtiyacı vardır.

Hilye gönüllerde

Nefsi tezkiye etmek yani temizlemek için İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren pek çok metot ve yol tecrübe edildi. Dünyaya değer vermeyen zahitler eliyle başlayan bu tecrübeler, onlardan etkilenenler aracılığıyla aktarılarak ve yaşatılarak sistemli hale geldi ve tasavvuf adını aldı. Artık disiplini ve dersleri olan, evrâd ve ezkârı sayılarla düzenlenen, cehri ya da hafi ibadet tarzıyla şekillenen, hoca-talebe münasebetiyle de öğretilen bir mektebe dönüştü. Bu yola girenler, sırtlarını Allah’a dayadıkları ve O’ndan başka üstün bir otorite kabul etmedikleri için veli kullar olarak tanındılar. Onlara evliya adı verildi. Hayatlarını ve öykülerini anlatan kitaplar kaleme alındı; yaşamlarını ve fikirlerini anlatan tabakât türünde ansiklopediler oluştu. Bunlardan bir tanesi de Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin (ö. 430/1038) zâhidleri ve sûfîleri tanıttığı Ḥilyetü’l-evliyâʾ ve ṭabaḳātü’l-aṣfiyâ adlı eserdir.

Ebû Nuaym, sûfilerin uygulamalarının nevzuhur olmadığını ve yaşam tarzlarının ashâbdan tevarüs ettiğini göstermek amacıyla velilerin hayatlarını anlatırken sahabe, tabiun ve tebei tabiun gibi kuşakları eserin başına almıştır. Ona göre tasavvufun ruhu ve kökü, cennetle müjdelenen sahabiler ve ashab-ı suffa ile başlamıştır. Genelde zahit yani dünyaya değer vermeyen insanlar hakkındaki rivayetleri toplayan kitapta yaklaşık yirmi sekiz kadın sahabinin de hayatına yer verilmiştir.

Tarihten gelen cihad soluğu

Bu yazıda Ebu Nuaym’ın Hilyesi’ni konu edinmemizin nedeni, onun aktardığı ve yaklaşık bin üç yüz yıl önce söylenmiş bir cümlenin kulaklarımızda çınlayarak İslam’ın ilk asrındaki nefis terbiyesi anlayışını bize hatırlatmasıdır. Bu cümle, tasavvuf ve cihadın bir arada yaşanması gerektiğini göstermiş ve mücadelenin, İslam medeniyetinin köklerinden beslenmesinin lüzumunu ortaya koymuştur. Köklerinden beslenen fikirlerin, “kökü derinlerde ve dalları gökyüzünde olan bir ağaç” (İbrahim 14/24) gibi yıkılmayacağını, en üst yaprağa düşen fikir damlasının toprağın karanlıklarındaki köklere can suyu taşıyacağını resmetmiştir. Peki bu söz nedir ve niçin bu yazının konusu olmuştur? İşte hikâyesi:

20 Ağustos 2025 günü Kassam mücahitleri, Gazze’nin Hanyunus semtinin güneydoğusuna konuşlanmış

© Milli Gazete