Derdiyle dertlenmek
Siyasilerin önümüze koyduğu, medyanın parlatmaya çalıştığı “Türkiye Yüzyılı” türünden propagandaları bir kenara bırakalım ve bu ülkenin, bu toplumun gerçek meselelerini konuşalım. Bu ülke gençlerinin neden hayattan bezdiklerini, neden derin bir umutsuzluğa düştüklerini, neden yurt dışına gitmek gibi arayışlar içinde olduklarını bir düşünelim.
Ve bunu yaparken şunu da gözden kaçırmayalım. Kimse, memnun olduğu, karnını doyurabildiği, geleceğe güvenle bakabildiği bir yerde “ülkeden ayrılmak” gibi bir düşünceye girmez. Hiç kimse, memnun ve mesut olduğu koşulları bırakmaz, böylesi koşullar varsa hoşnutsuzluk hissetmez, aksine mutlu olur, rahat eder, durduk yere dertlenmez.
Burada püf noktası da “dertlenmek” olsa gerek. İnsanlar, başkalarının derdiyle dertlenmediği gibi tabiri caizse “tok da açın halinden anlamıyor”. Zorda olduğunu, geçinemediğini, mevcut belirsizlikler nedeniyle geleceğe umutsuzca baktığını ve daha bunun gibi pek çok derdini, sıkıntısını, endişesini dile getireni ayıplamak çıktı mesela. Oğlunun/kızının işsiz olduğunu söyleyene “senin çocuğun da işsiz kaldın, ne olur” denilebiliyor. Borcu/harcı olduğunu söyleyene “müsriflik etmişsindir”, geçinemediğini söyleyene haline şükret” gibisinden sözler söyleniyor, dertli insanların bırakın dertleriyle dertlenmek, neredeyse sözleri ağızlarına tıkılıyor.
Bu tavır, siyasete de yansıyor, hatta bilfiil siyasetten topluma........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Sabine Sterk
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d