menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Deprem

12 0
29.04.2025

İstanbul, geçen hafta, yaklaşık 25 yıldır gündeminde olan ancak sürekli ertelediği gerçek gündemiyle bir kez daha yüzleşti. Öncelikle Allah beterinden saklasın diye dua etmek lazım. Ancak duanın gücünü göz ardı etmeden bir de üstümüze düşeni bilimsel veriler ve imkanlar dahilinde yapmamız gerektiği bilincini de artık içselleştirmek durumundayız. Bunu yaparken de toplumsal faydayı ön plana koymak, küçük hesapları ve rant beklentilerini işin içine katmamamız gerekiyor. Ancak asıl mesele de tam da burada kilitleniyor gibi gözüküyor.

İşin uzmanlarının söylediğine göre İstanbul’da bir depremin “yıkım eşiği” olarak 6,4 büyüklüğü gösteriliyor ve bu deprem onun altında kaldığından dolayı Allah’a şükür can ve mal kaybı yaşanmadı. Ancak sonrasında yaşananların da pek de iyi bir prova niteliği arz etmediğini söylemek gerekiyor.

Bu manzaralar arasında en başta geleni, panikle ve doğal olarak kendilerini dışarı atan insanlardı. Aileleriyle birlikte, can havliyle hayli kısıtlı yerlerde “toplanabilen” insanları gördük. Kağıt üstünde “toplanma alanı” olarak belirlenen yerlerin bir çoğunun “toplanılabilecek” bir durum arz etmediği gözlemlendi. Toplanma alanları, vatandaş tarafından bulunamadı! Çünkü bir çoğu tabeladan ibaretti veya yerlerine çoktan binalar dikilmişti.

En çarpıcı bilgilerden birisi, bu “toplanma alanları”nın durumuyla ilgili olsa gerek. İstanbul Planlama Ajansı’na göre İstanbul’daki........

© Milli Gazete