İlim, bilim ve insan
İslam’ın en temel olmazsa olmaz kaidesi ‘iman’dır. İnsan, Yüce Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kadere ve Ahiret’e kalben inanıp, dil ile ifade ettiği takdirde iman etmiş olur. İman ehline ise Mümin denir.
İman, iki kısımdır. Bunlar, ‘icmali’ ve ‘tafsili’ olarak isimlendirilmiştir. İcmali iman, Yüce Allah’ın peygamberler ve kitaplar aracılığıyla bildirdiği her şeye en ufak bir tereddüde mahal vermeden inanmaktır. Tafsili iman ise inanılan her şeyi etraflıca araştırmak, öğrenmek ve öylece iman etmektir. İşte o vakit insan kâmil bir imana sahip olmuş olur.
Ayrıntıları bilmek ise ancak ilimle elde edilir ki bu da ilimin farziyetini ortaya koyar. Zaten Kur’an’ın ilk emri de ‘oku’dur. Okumak, ilmin kapısıdır. İlimle ilgili Hz. Peygamber de ‘İlim Mümin’in yitik malıdır, Çin’de de olsa alınız.’ buyuruyor.
İlmin temelde iki kaynağı Kur’an ve Hz. Peygamberdir yani sünnettir. İnsan, Allah’ın varlığını ve yaratılış hikmetini temelde bu iki kaynaktan öğrenir. Ancak pozitif ilim yani bilim de bu hususta insana yardımcı olabilir. Bilim ehli, bu hususta yaratılmışlar üzerinde Yüce Allah’ın tecellisini fark edebilme imkânına sahip ve bir o kadar da şanslıdır. Fakat onlar bu hususta ne yazık ki kördürler, sağırdırlar.
Kimileri, aklın ürünü olarak tanımlıyor olsa da bilimin temelini aslında ilim oluşturmaktadır. Şu halde her ne kadar ayrı gibi dursa da aslında bilim de ilmin kapsamındadır. Oysa bugün ilim ve bilim ilişkisi birbirinden öğlesine kopuktur ki adeta bir hezeyan derecesindedir.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein