Kadın Lider İsteyen Dünya,…
Tüm dünyaya “demokrasi” ve “eşitlik” mesajları yağdıran Amerika Birleşik Devletleri, tarihin sayfalarına kazınmış büyük mücadelelere, önemli kadın hakları kazanımlarına sahiptir. Ancak, bu koca imparatorluğun başkanlık makamına bir kadının seçilememiş olması, tüm bu söylemlerin bir paradoks gibi havada kalmasına sebep oluyor. Amerikan toplumunun kadın liderliğine bakış açısını ve bunun ardında yatan sebepleri masaya yatırdığımızda, bu çelişkinin köklerinin oldukça derinlere indiğini görüyoruz.
Her ne kadar ABD, “özgürlükler ülkesi” olarak lanse edilse de, Amerikan toplumunun genel yapısı hala cinsiyet rollerine sıkı sıkıya bağlı. Kadınların toplumsal normlarda yer edinen rolleri, genellikle aile içinde “destekleyici” olarak tanımlanırken, liderlik ve otorite pozisyonları hala “erkek işi” olarak görülmekte. Bu algı, her ne kadar yüzeyde yumuşatılmış gibi görünse de, seçim sandıklarında kendini açıkça belli ediyor. Hillary Clinton’ın 2016’daki kaybı, bir kadın adayın bile toplum nezdinde “yeterince güvenilir” ve “otoriter” bulunmadığını gösterdi.
Amerikan medya kuruluşlarının kadın adaylara yönelik eleştirileri incelendiğinde, erkek adaylara uygulanan standartlardan ne kadar farklı olduğunu görmek mümkün. Kadın adaylar; duygusal, agresif ya da zayıf olarak nitelendirilebilirken, aynı davranışlar erkek adaylar için “liderlik vasfı” olarak öne........
© Milat
visit website