menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Fırtınalı Günler: Enerji, Güç ve Kırılganlıklar

14 0
05.05.2025

Dünya gündemi devletlerin, piyasaların ve toplumların birbiriyle kesişen çıkarlarının sahnesi. Son dönemde bu sahne, enerji krizlerinden ticaret savaşlarına, bölgesel çatışmalardan insani dramlara kadar uzanan bir dizi olayla hareketlendi. Liberalizm, realizm ve yapısalcılık gibi teorik çerçeveler, bu karmaşayı anlamak için farklı lensler sunuyor.

Liberalizm, uluslararası politik ekonomiyi karşılıklı bağımlılık ve iş birliği üzerinden okur. İran ile Batı arasındaki nükleer müzakereler, bu perspektifin tipik bir örneği. Yaptırımların hafifletilmesi karşılığında nükleer programın sınırlandırılması, İran’ın küresel enerji piyasalarına entegrasyonunu ve petrol arzının istikrarını hedefliyor. Liberal teori, bu tür anlaşmaların ekonomik refahı artırarak çatışmayı azaltacağını savunur. Ancak, görüşmelerin tıkanıklığı ve taraflar arasındaki güvensizlik, liberalizmin öngördüğü uyumun ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz indirimleriyle ihracatı canlandırma çabası, küresel ticarette iş birliğini güçlendirme hedefini yansıtıyor. Ancak, yeni ticaret bariyerleri ve korumacı politikalar, serbest piyasanın idealize edilen dünyasının pratikte sendelediğini ortaya koyuyor. Avrupa’daki enerji krizi ise liberalizmin bağımlılık tezini başka bir boyutta test ediyor. İspanya, Portekiz, Fransa ve Belçika’da Nisan 2025’te yaşanan geniş çaplı elektrik kesintileri, Avrupa’nın birbirine bağlı elektrik şebekelerinin avantajlarını ve risklerini gözler önüne serdi. Bu kesintiler, enerji paylaşımını kolaylaştıran interkonnektörlerin aynı zamanda bir bölgedeki arızayı diğerlerine taşıyabileceğini gösterdi. Liberalizm, bu tür krizlerin iş birliğiyle çözüleceğini öne sürse de, kesintilerin nedenine dair belirsizlik (atmosferik titreşimler, siber saldırı veya şebeke yetersizliği) ve bazı ülkelerin olağanüstü hal ilan etmesi, ortak çözümlerin uygulanmasındaki zorlukları vurguluyor.

Realizm, devletlerin ulusal çıkarlarını ve güç mücadelesini merkeze alır. ABD’nin Çin’e yönelik çip ihracatındaki kısıtlamalar, bu bakış açısının açık bir yansıması. Teknoloji, ekonomik ve askeri üstünlüğün anahtarı haline geldi. ABD’nin Nvidia gibi şirketler üzerinden Çin’in teknolojik ilerlemesini engelleme çabası, ekonomik yaptırımların stratejik bir silah olarak kullanıldığını gösteriyor. Realist teori, bu hamlenin ekonomik değil, jeopolitik bir güç oyunu........

© Milat