menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (48)

8 0
27.05.2025

(Cumhuriyet, 5 Şubat 1937, s. 1)

Yunus Nadi'nin gazetesinde, “Büyük Şef”in “Râdife”sinin İngiliz The Financial Times gazetesinde neşredilen makâlesinin Türkçesi… “Râdife”, o gün, 150 Meb'ûsla berâber, Kemalizmin “Altı Umde”sinin (Laiklik, İnkılâbcılık, Devletçilik, v.s.) Kânûn-i Esâsiye’ye dâhil edilmesi için bir takrîr vermişti. Gazetenin sağ tarafta alttaki haberi bununla alâkalıdır. Bu tâdilât teklîfinin sözcüsü, Dâhiliye Vekîli Şükrü Kaya idi ve teklîfi takdîm ve müdâfaa ederken, Kemalizmin, Materyalist Felsefeye istinâd ettiğine dâir îzâhat da vermişdi…

***

Netîce olarak, “Millî Şef”in, makâlesinde kaydettiğine nazaran, bu gibi nice mezîyetleriyle “her köşeyi aydınlatan” “Ebedî Şef”, bütün Devlet ricâli için dâimî bir ilhâm ve tükenmez bir enerji kaynağıdır:

“Atatürk, gerek Büyük Millet Meclisi, gerekse Vekiller için derin bir ilham kaynağıdır. Dikenli meselelerin münakaşasında Atatürkün mevcudiyeti büyük bir saadettir. O, hiç bir vakit nevmid olmaz ve her zaman için taze enerji yaratır.

“İnsanın, entelektüel ve manevî bünyesi üzerinde tahribkâr tesirler ika eden kuvvetler karşısında, her köşeyi aydınlatan bir Şefe nail olması, bir hayatiyet deposuna malik olmak demektir. Mevcudiyet mücadelesinde insana en lâzım şey, sabır ve metanet, ümid ve işin mizahî tarafını görüştür. Atatürke bin şükran ki bunlar, bize rehberlik eden prensipler haline gelmiştir.” (Cumhuriyet, 5 Şubat 1937, ss. 1 ve 7)

“Millî Şef”, Avrupa efkârıumûmiyesine hitâb ettiği için, “Türk Cumhuriyetini Yaratan” başlıklı aynı makâlesinde, -yukarıda da kaydettiğimiz vechiyle- “Ebedî Şef”ini bir Demokrat Lider gibi tanıtmıya husûsî bir îtinâ gösteriyor… Şu var ki hakîkatin tam zıddı olan bu tasvîrinin üzerinden henüz sekiz ay geçmeden bizzât nefsinde pek acı, pek ağır bir şekilde yaşadığı azil vak'asıyle, “Büyük Şef”i hakkındaki tasvîrini, kendi lisân-ı hâliyle tekzîb edecek, el yazması Hâtırât'ında, bu vak'ayı hiç de Demokrat bir liderin tavrı gibi yorumlamıyacaktır. Çünki artık Totaliter Şef idâresinden canı yanan, başkası değil, kendisidir ve üstelik, Adlî Tıb Prof. Dr. Sâim Ali Dilemre'nin de kendi el yazması Hâtırât'ına kaydettiği gibi, hakîkat, örtbas edilemiyecek veyâ têvîle sapılamıyacak kadar âşikârdır:

“İsmet Paşa menk̃ûb oldu! Tam alaturka! Bir Osmanlı Vezîri gibi!”

Kezâ, “Râdife”sine nazaran, “halk arasında yaşamayı seven bu Devlet Reîsi” (aynı makâleden), İnkılâblarını “serbest münâkaşayla halkı iknâ ederek” ve “halkla berâber” yapmıştır:

“Gerek eski, gerekse modern zamanlarda, yeni bir devir açanlar yahud yeni bir rejim kuranlar arasında, başardığı işleri halka bu kadar yakın, adeta halk arasında olarak başarmış bir devlet adamı bulmak zordur. […]

“Herhangi bir mevzuun münakaşası için toplanan bir konferansta Onun ikna kudretine nazarı dikkati celbederim. Atatürkün halkla teması ve halkla birlikte hareket zevki, memleketi için, her türlü tahminin fevkinde faydalı olmuştur. 1919 yılında inkılâbı kurmak üzere iken fikirlerini kongrelere, heyetlere ve hatta şahıslara bildirmek için her türlü zahmetlere katlanmıştır.”

Bu tasvîrin ne kadar muhayyel olduğu husûsunda, fazla lâfa........

© Milat