Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (45)
Ağır hastayken Mersin-Adana seyâhati: Elzem fedâkârlık mı, yoksa ‘o ve yalnız, ancak o' zaafı mı?
1938 Mayıs’ında, Mustafa Kemâl’in alkolik siroz hastalığı, tabîb tavsıyelerine riâyetsizliği sebebiyle iyice ilerlemişti. Buna rağmen, “Hatay” (doğrusu, Antakya) mes’elesini hâlletmek gibi bir arzûyle, 19-27 Mayıs 1938'de trenle Ankara-Mersin-Adana-Ankara-İstanbul seyâhatini yapıyor, yorgunluktan bîtâb bir hâldeyken, İstanbul'a vâsıl olduğu günün ertesinde de otomobille Florya'da tenezzühe çıkıyor ve yolda sancıdan fenâlaşıyor…
Dr. Fiessinger, Haziran 1938'deki “2. muâyenesinde hastalığın böyle vahîm bir hâle gelmesinin başlıca sebebini Mersin seyâhatine atfediyor”…
Kılıç Ali, Efendi'sinin, (tabîblerden naklen) en başta istirâhate ihtiyâcı olduğunu, biraz istirâhat ve “muntazam bir hayat sayesinde” dahi, umûmî hâlinde bir iyileşme görüldüğünü belirtiyor. (Kılıç Ali Atatürkün Hususiyetleri, İstanbul: Sel Yl., 1955, s. 37)
Kemalist Propaganda, “Hatay” mes'elesi için Mersin-Adana seyâhatine çıkıp gûyâ bir gövde gösterisi yapmasını, onun, hayâtı pahasına bir fedâkârlığı olarak gösteriyor…
Hâlbuki diplomatik müzâkerelerle yürüyen ve o günki askerî muvâzeneler çerçevesinde ve birkaç senelik bir vetîre içinde adım adım bir hâl çâresine kavuşturulan “Hatay” mes'elesinin hakîkaten böyle bir “fedâkârlığa” ihtiyâcı var mıydı? (İnönü, onun bu “atılgan” siyâsetine muhâlifti ve mes’elenin sühûletle hâlledilmesine uygun bir siyâset tâkîb ediyordu…)
Yoksa, mes'ele, her zamânki gibi, bütün askerî-siyâsî muvaffakıyetleri kendisine mâl etme arzûsu muydu?
Nitekim aynı kafayle, yâreni Kılıç Ali: “Bu işde de o ve yalnız, ancak odur!” demiyor mu? (Kılıç Ali 1955: 40)
Zekeriya Sertel, İstiklâl Harbinde Mehmedciğin ve bütün halkın kahramanlığını öne çıkarınca, Sinob’a sürgün edildi
Türkiye’de Komünist hareketinin en önde gelen propagandacılarından birisi, Zekeriya Sertel’di. “Burjuva Demokratik İhtilâlini gerçekleştirmekte olan Kemalist Rejimi” harâretle destekliyordu. Çünki -onun düşüncesine nazaran- “feodalite”yi tasfiye etmekte olan Kemalist Rejim, Sosyalist İhtilâlinin önünü açacak zarûrî bir merhaleydi. (Türkiye Komünistlerinin ortak düşüncesi…) Buna rağmen, kendi Marksist ideolojisi veyâ muharrirliği îcâbı, tabiî olarak, zamân zamân Hükûmet ricâlinin hoşuna gitmiyen makâleler de neşrediyordu.
Zekeriya ve Sabiha Sertel, muharrirliklerinin ötesinde, aynı zamânda, büyük gazete patronlarıydılar. Mecmûa ve kitablarını kendilerine âid Resimli Ay Matbaası’nda basıyorlardı. 1924’teki mecmûalarının ismi de Resimli Ay’dı.
Kendi tâbirleriyle “hoşa gitmiyen makaleler”inden biri, Resimli Ay mecmûasının Eylûl 1924 târihli nüshasında intişâr etmişti. Makâle, Zekeriya Sertel’in kaleminden çıkmıştı. O, bunda, İstiklâl Harbi’ndeki zaferin en büyük hissesinin Mehmedciğe âid olduğunu müdâfaa ediyordu. Eşi Sabiha Sertel’in ifâdesine nazaran, bu makâlesi yüzünden şimşekleri üzerine çekmiş, sonraları, bir başka bahâneyle, Sinob’a sürgün edilmiş, bir buçuk sene orada ikâmet etmek mecbûriyetinde kalmıştı. (Sabiha Sertel’in hâtırâtı Roman Gibi, İstanbul: Ant Yl., 1969, s. 102)
Zekeriya Sertel, makâlesinde, “Pâdişâhların aksine olarak” Mehmedciğin bu hakkını gûyâ teslîm eden Kemalist İktidârı övmekteydi:
“Şimdiye kadar kendini beğenmiş paşalar ve padişahlar, Mehmetçiğin zaferdeki hakkını elinden alarak kendilerine mal etmişler, Mehmetçiğin zaferini kendi zaferleri gibi göstererek övünmüşlerdi.
“İşte bugün ilk defa Mehmetçiğin kahramanlığı, Mehmetçiğin fedakarlığı kutlanıyor. Fakat bugün istiklâl harbini ve Dumlupınar zaferini anarken, filan veya falan paşayı değil, doğrudan doğruya Mehmetçiği hatırlıyor, bütün milletin müşterek ülküsünü, müşterek kahramanını düşünüyoruz. Meçhul asker bir kahramanlık hülasası, bir fedakarlık örneğidir. Dumlupınar merasimi, devlet ve millete........
© Milat
