Düş kuyusu
Baba olmak evlat sahibi olmakla başlar fiziki anlamda. Çocuk olunca baba olur bir insan ve çocuğuyla birlikte büyür. Kendisi büyüdükçe bir şey öğrendiğini sansa da yavrusunun her yaşında yeni şeyler öğrenir esasında. Kendi çocuğunun gözünden tanımaya başlar dünyayı. Her yaşında daha doğru anlamlandırmaya başlar dünyayı. Artık bir şeyleri kaybetme korkusu vardır içinde. Yaşamak için en az bir sebebi olmuştur. Ne başı dik, umarsız, gamsız görünse de içinin bir yerlerinde kaybetme korkusu başlamıştır filizlenmeye.
“Baba bir düş gördüm uykumda.” diye başlayan bir cümle duyunca koca ormanda ağaçlar tek tek devrilmeye başlar içinde. “Sakın kimseye anlatma.” dese de anlatacağını adının Yakup olduğunu bildiği kadar bilir. Yine de bir umuttur büyütür içinde.
Baba, ilk öğretmenidir çocuğun. Ondan öğrenir hayatı çocuk. Ne kadar öğrenmem dese de ne kadar babasından uzağa kaçarsa kaçsın, her çocuğun nihai varacağı yerdir babasının dizinin dibi. Her çocuk babasının ikizidir. Her çocuk kendi babası olur büyüyünce. Jestleri mimikleri, tepkileri, sevinçleri, velhasıl hayata dair her eylemi babasının tekrarından başkası değildir. Hz. Yusuf da babası Hz. Yakup'tan öğrendi öğrenmesi gerekenleri. Mesela rüya yorumlamayı. Rüyayı dinleyen Baba anladı rüyanın hikmetini ve “Sakın anlatma” dedi. Yusuf’a kardeşlerine anlatmaması gerektiğini tembihlerken kardeşlerine de Yusuf’a karşı merhametli olmalarını tavsiye etti. Belki onlara yol gösterdi, belki de olacakları önceden biliyordu ama yine de uyarmak istedi onları.
Ki Allah kullarını Hz. Yakup'un evlatlarına duyduğu merhamet ve sevgiden daha ziyadesiyle seviyor. Bu yüzden kullarının ne yaparsa neyle........
© Milat
