Keşke neyi yaktığını bir bilsen
Öyle tükettiler ki onları; ne maaş, ne sigorta umurlarında değildi. Vazifelerine saygı, tek güvenceleriydi. Hayat orkestrasında uyumlu ve tatlı bir melodi olmak istediler...
Ve memurlar yakıldı...
Geceleri dünya mışıl mışıl uyurken, kim bilir kaç memur bizim için harıl harıl çalışıyor. Sırf hayatımız, nefesimiz devam etsin diye; biz eğlenirken, gülerken, yerken, içerken onlar fazla mesaiyle memuriyetlerinin gereğini yerine getiriyorlar. Ta ki efendileri olan biz insanlar rahat yaşayalım diye… Ama ne yazık ki biz o memurları cayır cayır yaktık, yok ettik. İnsan kendi hizmetinde olanlara bu denli acımasızca zulüm eder mi?
Doğadaki her canlı, adeta bir memur gibi vazife başında. Arı ve kelebekler, havada uçan tayyareler misali polen taşıyor; bitki parçacıklarını sindirip dışkılayarak toprağa organik madde bırakan tırtıllar, toprağın sağlığını iyileştiren büyük tonajlı gemilerimiz. Ormana zarar veren böcekleri yerken toprağı da havalandıran karıncalar ise küçük tonajlı gemiler… Kısacası, uçan böcekler, karada yüzen böcekler ve ormanın sağlığı için vazifelendirilmiş tüm hayvanlar, aşkla ve şevkle memuriyetlerini ifa ederken; bilinçli atılmış bir kıvılcım, bir ateş, bizim için çalışan bu görevli memurları yok ediyor.
Bir ağacın bir yılda ürettiği yüz bin litre oksijeni yok etmektir........
© Milat
