Çankırı’nın dillere destan kültürel hazinesi: Yâran Meclisi
Dün ne demiştik; kaldığımız yerden Çankırı seyahatimize devam edeceğiz. Yazıya gözlerimizi ve midemizi şenlendirecek bir mekândan başlayalım. Uzunyol Caddesi’nde rengârek şişelerde, damak çatlatan aromalarıyla kiviliden yaban mersinliye, damla sakızlıdan demir hindiliye, kızılcıklıdan zencefilliye kadar envaiçeşit gazozlarıyla misafirlerini geçmişe götüren Hazımiye Gazozcusu;
İnsan yeter ki, kafaya bir şey koymayadursun, tıpkı Çankırılı Mucit Ferit gibi. Ferit Akalın, radyo koleksiyonundan tutun da, Çankırı’da ilk televizyon antenlerini kurmaya, radyo sinyalleri ile uzaktan kumanda ile stadyumda araç yürütmesine kadar birçok maceraya imza atmış kendine münhasır bir mucit. Eee bir memleketin böyle enteresan işlere imza atan bir vatandaşı olur da unutulur mu?.. Hayır. Çankırı Valiliği ve Belediyesi de bu anlamda bir güzelliğe imza atarak Karataş Mahallesi, Fikri Demirok Caddesi ile Uzunyol Caddesi’nin kesiştiği noktada 2018’de müze teşhir çalışmalarını tamamlayarak ziyarete açmış. İşte burası ilk çağlardan itibaren insanlar ve çeşitli canlılar arasındaki iletişim tarihinin kronolojik sırayla anlatıldığı Ferit Akalın Radyo ve İletişim Evi;
Millî Mücadele Dönemi’nde cephede yaralanan askerlerin tedavi edildiği eski hastane binası olan ve 70 bilim insanı hakemliğinde, 30 bin tarihî belge ve eserin; dijital kayıt, restorasyon ve tasnif çalışmalarıyla birlikte dünya tarihine ışık tutan büyük bir ilim ve bilim mirasını içinde barındıran Dr. Rıfkı Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi;
Bunlarla birlikte Cumhuriyet Mahallesi’ndeki Yâran Evi, İmaret Uzunyol Caddesi, İmaret Kahvecisi, Tuzcular Arastası da gezilmesi görülmesi gerekenler arasında yer alıyor.
BİZ BU MEKÂNIN YENİ SAHİPLERİYİZ
Sokakta yürürken kulak misafiri olduğumuz kıraç toprakların insanları âh bir de eskisi gibi yolcu trenimiz olsa diye iç geçiriyor...
Artık yakın tarihten derin tarihe “tayy-i mekân, bast-ı mekân” eyleme vakti...
Çankırı Müzesi’ndeyiz...
Müzeler şehirlerin hâfızasıdır. Kaybolmaya, unutulmaya yüz tutmuş uygarlık ve medeniyetlerin izlerini bir araya toplayan bu mekânlar, hayata dair ne varsa zaman mefhumu gütmeden önünüze serer.
İşte bu misyonu yerine getiren zaman ve mekan ötesi bir müzedeyiz. Çankırı Müzesi’nde hayrete düşmemek, kadîm eserlerin arasında kaybolmamak mümkün değil. Işıklar altında “gel gel” edip, bütün gözleri kendilerine kilitleyerek arz-ı endâm eden eserlere merakla bakıp, "biz bu mekânın yeni sahipleriyiz" diye lâtife yapıyoruz. Enâniyet için değil, bu dünyanın kimseye kalmayacağını hatırlayıp ibret almak için...
1972 yılında faaliyete başlayan müzenin eski Hükümet Konağı’ndaki yerinde, Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerle ziyaretçiler hayal ötesi yolculuğa çıkarılıyor. Bilimsel içerikli kazı çalışmalarında bulunan Geç Miyosen omurgalı fosil yataklarında ve günümüzden 7-8 milyon yıl önce yaşamış fil, gergedan, koyun, keçi, domuz, zürafa, geyik ve primatların atalarına ait fosil buluntularını Doğa Tarihi, Arkeoloji ve Etnografya bölümlerinde ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.
***
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK TÜRKMEN EVİ’NDEYİZ
Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnânesi’nde “Âb û havası lâtif, halkı oldukça garib-dost olub memduhatından beyaz pirinç bozası meşhurdur” dediği Çankırı’nın merkezini yeterince tanıma fırsatı bulduk, sıra TİGAD programı çerçevesinde Şabanözü’nü ziyaret etme vakti... Gün bitiyor, hava kararıyor, Şabanözü, Gürpınar’da Yörük Kültürü’nü yaşatmak amacıyla yapılan Türkiye’nin En Büyük Türkmen Evi ve Yâran Çadırı’nda Yâran Meclisi bizi bekliyor.
Yâran Meclisi, Çankırı’nın dillere destan kültürel hazinesi... Her ne kadar Şanlıurfa’nın “Sıra Geceleri” her daim anılır olsa da, Çankırı’nın tarihsel ve kültürel nüvelerini içinde barındıran Yâran Meclisi hem eğitici, hem öğretici, hem de eğlendirici yönüyle daha etkin bir şekilde yaşatılması gereken bir gelenek, bir görenek, bir kültür...
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası’na dahil edilen ve Türklerin Orta Asya günlerinin izlerini taşıyan geleneksel kültürün en önemli simgelerinden olan Yâran Geleneği, Türk gelenek ve görenekleriyle birlikte Ahiliği de içinde barındırıyor.
YERELDEN EVRENSELLİĞE UZANAN KADÎM GELENEK
İnsanların birbirlerine kuvvetle itimat etmeleri ve birbirlerini dil, din, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin sadece “kul” ve “insan” oldukları için sevmeleri gibi temel kaidelere dayanan Ahiliğin temel unsurları bu “ Yâran Meclisi” vasıtasıyla nesilden nesile aktarılıyor. İçinde eğitici, öğretici “hayat ağacı” bağlamında güzellikler barındıran Ahilik, her daim ‘alın’ın, kalb’in ve ‘kapı’nın açık; ‘el’in, ‘dil’in ve ‘bel’in ise kapalı olmasını öğütlüyor. Alnın her daim ak, kalbin her daim sevgi dolu, kapın ise yardıma muhtaç herkese açık olması manasını taşıyıp; ‘el'in kapalı olması hiç kimsenin hak ve hukukuna tecavüz etmemek; ‘dil'in kapalı olması hiç bir kul hakkında kötü söz söylememek, sır saklamak; bel'in kapalı olması başkasının namusuna tecavüz etmemek gibi evrensel düsturlardan oluşuyor. Yâren dostluğu, Ahilik ise kardeşliği simgeliyor.
Kökeni ahiliğe dayanan ve Anadolu’nun Türkleşmesine büyük katkısı olan Yâran Kültürü, yerelden evrensele uzanan en önemli kültürel zenginlik olarak Çankırı’da özüne uygun biçimde yaşatılıyor. Geçmiş dönemlerde daha çok esnaf ve zanaatkarların katıldığı Yâran Meclisleri, Büyük Başağa, Küçük Başağa, Yâran Reisi, usta, kalfa ve........
© Milat
