Kendini sorgula
Dünden bugüne mücadele serüvenimize baktığımızda sorgulama tarafımızın hep öne çıktığını görürüz... Her şeyi ve herkesi sorgulayarak bu günlere geldik...
Hayatı, inancı, kavramları, konuları, kurumları, kuramları, sistemi, rejimi, devleti, derin devleti, kültürü, sanatı, tarihi, toplumu, dinleri, ideolojileri, fikri akımları, fıkhi ekolleri, geleneği, aileyi cemaatleri, tarikatları, mezhepleri, kadını, gençliği, toplumsal katmanları, kamusal alanı, legali, illegali, ahlakı, ruhu, aklı, kaderi hatta Âdem'i ve ötesini...
Bir ömürdür habire sorguluyoruz... Uzmanlaştık...
Gerekli miydi? Evet... Sorgulamada haklıydık... Çünkü berrak bir idrake, güçlü bir iradeye, net bir şahsiyete, nitelikli bir harekete ihtiyacımız vardı...
Zamanla fark ettik ki, bu yoğun ve yorucu sorgulama sürecimizde iki konuda yetersiz kaldık...
Bir; sorgulamalarımızın sınırı, ahlakı ve hukuku hususunda eksiktik... Belki de bu zaafımızdan dolayı zaman zaman sınırları zorladık, haddimizi aştık... Hak ihlallerine neden olduk...
Sorguladık, ancak ölçüyü, ayarı koymada ve korumada zayıftık...
Bazen sorgularken savrulduk, sarsıldık, sendeledik...
Eleştirisel akıl dedik, haklıydık… Fakat duracağımız yeri, yerli yerince ayarlayamadık.
İki; kendimizi sorgulamayı ihmal ettik... Ötekileri sorgulamada aktif olan bizler, sıra kendimize gelince ağırdan aldık, erteledik...
Çünkü kendimizi sorgulamak başkasını sorgulamaya benzemiyordu... Kendimizle yüzleşmek zor işti... Cesaret ister, dürüstlük ister, özveri ister...
Kendimizi........
© Milat
visit website