Ciddiyete Vakit Olmadı
Bir toplumun iş yapma ya da sorunlarını halletme biçimi, o toplumun çok geniş bir düzlemde Tanrı, insan ve tabiatla ilişki kurma biçimini ele verir. Bu ilişki biçimlerinin etrafında beliren ilke(sizlik)ler genel olarak toplumun “kültür”ünü deşifre etmektedir. Bu sebeple bir toplumda işleyen kültürü, o toplumda bir şeylerin değişip değişmeyeceğini de gösterecektir.
İslam dünyası Hz. Peygamber’in (SAV) irtihalinin ardından bu dinin oluşturduğu dinamizm ile siyasal, ekonomik atılımların yanış sıra ilmi bir inkişafı da yaşamıştır. İşte bu süreçte müslümanların dinamizmi hem farklı argümentatif dünya görüşlerini karşılayabilmekte hem de pratikler üretebilmekteydi. Fakat tüm bu atılımların ardında başta Kur’an ve Sünnet olmak üzere onlara dayanan düşünsel bir arkaplan mevcuttu. Hasılı müslümanlar ciddi olarak düşünce ürettiler, hayatı okudurlar ve buna dayanarak pratikler geliştirdiler.
Daha sonraki süreçte bu kazanımlardan yiyerek tarihteki konumlarını sürdürdüler. Kanaatimizce İslam dünyasının yeniden kendisine yetemediğini farkeden ve bu konuda analizler yapan kişi İbn Haldun’dur. İbn Haldun tarih üzerine odaklanmakla birlikte iki noktadaki açılımı dikkate değerdir. Birincisi, tarihi (History)........
© Milat
