Hepimizin Hikayesi
Ruhumun soluklaştığı anlar var. Geri çekildiğim, hiç olmasam da olurmuş dediğim, var ama yok bir taş gibi hissettiğim, katı, kaskatı kesildiğim anlar… Hayatla arama geçişsiz duvarların örüldüğü, kendimi kıstırılmış hissettiğim, geri çekilip bir başıma kendi yalnızlığıma gömüldüğüm; evrenin, dünyanın, insanların içinde küçücük bir lekeye dönüştüğüm, elimden bir şeyin gelmediği, akışı durdurmaya gücümün yetmediği, bedenimle ruhumu bir baştan ötekine yenilgilerin kuşattığı zaman dilimleri en azından ötekiler kadar çok. Bir görünüp bir kaybolan güneş gibi yaşamın pırıltısı da bazen açıyor, ruhumu şenlendiriyor, denizin kıyısındaki kuru ama ıslanmaya her an hazır kayalara arada bir dokunan köpüklerin bıraktığı ıslaklık benzeri bir yeşerti umudu kendini gösteriyor, varoluşumu hayatın ortasına, merkezine taşıyıp bitimsiz coşkulara gark ediyor, bazen de karanlık bulutlar eşliğinde beni karamsarlığın kucağına bırakarak elimde avcumda ne varsa hepsini bir çırpıda alıp beni çırçıplak hayatın kıyısına, kimsenin bakmadığı, görmediği bir yerlere fırlatıp atıyor. Bütün bu bilinmezliklere, karmaşaya rağmen hayatla aramdaki mesafe iki duygu arasında gidip geliyor: Yaklaşmak-uzaklaşmak… Geriye kalan her şey bu iki eyleyişin türevleri gibi görünüyor. Hayata yaklaştıkça duygular canlanıyor, zihin açılıyor, ruh uçma eğilimine giriyor; ondan uzaklaştıkça duygular sönükleşiyor, irade büzüşüyor, kuru, neminden ve kabuğundan yalıtılmış çöpe dönüyor. Üç aşağı beş yukarı hepimizin hikayesi bu. Hayat yaklaştığımızda görüş mesafemize giren, bizimle selamlaşan, tokalaşan, tebessüm eden ve ufuklarını sonuna kadar açan bir gök iken uzak düştüğümüzde ise üzerimize abanıp hem içimizi hem de dışımızı kuşatarak kıskıvrak yakalayan, bizi bulunduğumuz yere kilitleyerek potansiyel eyleyişlerimizin hepsine son veren bir buluttan başka nedir ki?
Üstelik bütün bu gelgitler, bu yaklaşıp uzaklaşmalar sadece içimizdeki hikayenin dışarıya vurmasıyla........
© Milat
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)