17 Ağustos’tan 6 Şubat’a
26 yıl önce saat 03.02’de Marmara şiddetli bir depremle sarsılmış, Gölcük’ten Adapazarı’na, İstanbul Avcılar’dan Yalova’ya kadar geniş bir alanda büyük yıkım meydana gelmişti. Resmi raporlara göre 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999 depremi ve sonrasını çok iyi hatırlıyorum. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit uyandırılmaya kıyılamadığı için, deprem bölgesi kendi kaderine terk edilmişti. O döneme ait birçok kayıt ve video var; çaresizlik içinde kıvranan depremzedelere devlet eli ulaşmadı. İtiraf da Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’dan gelmiş; “Sivil savunma hizmetlerimiz aksamıştır, kurtarma işlerimiz yetersiz kalmıştır, kısa zamanda yaraların sarılması mümkün değildir” sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten hükümetin acziyetini bir kere daha gözler önüne sermişti. Eğer ana tankı patlarsa Körfez’i haritadan silecek olan TÜPRAŞ da alev alev yanarken söndürülemediği için kaderine terk edilmişti. O dönem kendi ürettiği kimyevi maddeyle bir mucit TÜPRAŞ’ı söndürmeseydi bugün belki de 26 yıl önce yaşadığımız büyük Körfez felaketinin izlerini hala silememiş olacaktık.
Eski Türkiye sevdalılarının gerçek yüzü
17 Ağustos depreminde arama kurtarma çalışmaları yetersiz kaldığı gibi Kızılay’ın da nasıl hortumlandığı, aslında ortada Kızılay diye bir şey olmadığı da gözler önüne serilmişti. Küflü ve yırtık pırtık çadırları, 1938 üretim tarihli pamukları, son kullanma tarihi üzerinden 50-60 yıl geçmiş bozuk ilaçları deprem bölgesine gönderen Kızılay’ın o dönem başkanı Kemal Demir, kamuoyundan gelen tepkiler üzerinde görevi kötüye kullanmaktan yargılanmıştı. 20 yıl boyunca kurumun kanını emen Demir kendini ‘kimse bana git demedi ki’ sözleriyle savunmuştu. Mağdur depremzede vatandaşın bitmek bilmeyen çilesi ise çadır olarak adlandırılamayacak bez parçalarının altında ısınmak için yaktığı sobalar yüzünden yanarak ölmek oldu. Üstelik toplanan deprem paraları da vatandaşa değil, memur maaşlarına gitmişti. Bu rezaleti, bu ihaneti de bizzat hükümet yetkilileri açıklıyordu. Deprem........
© Milat
